Çalışan Riskleri 2024 Raporu: “Yapay zekanın yanlış yönetilmesi şirketler için yıkıcı olabilir”
Mercer Marsh Benefits Türkiye, şirketlerin gündemini meşgul eden en önemli konulardan biri olan çalışan risklerine dikkat çekmek ve iş dünyasındaki uygulama örneklerini paylaşmak amacıyla hazırladığı “Çalışan Riskleri 2024 Raporu”nun sonuçlarını açıkladı. Raporun sonuçlarına göre; dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de yaşanan yüksek enflasyon kaynaklı ekonomik istikrarsızlık her alanda çalışan risklerini artırıyor.
8 bölgedeki 26 pazardan toplanan iki bin 283 insan kaynakları ve iki bin 292 risk uzmanının verilerine dayanarak, şirketlerin karşı karşıya olduğu beş temel çalışan risk trendine dair içgörüler sunan “MMB Çalışan Riskleri 2024 Raporu”na göre özellikle ücretlendirme ve ödüllendirme alanında işverenler maaşları yılda en az iki kez artırmak zorunda kalırken, sağlık sigortası ve diğer yan hak maliyetleri de yükselmeye devam ediyor.
En yetenekli ve eğitimli çalışanların büyük bir kısmı, daha düşük yaşam maliyetleri nedeniyle yurt dışına göç ediyor. Bu durum, ülke genelindeki insan kaynakları ve risk profesyonellerini dikkatle yönetilmesi gereken ciddi insan kaynağı riskleriyle karşı karşıya bırakıyor.
Pandemi tehlikesi büyük!
Rapora göre; şirketler, dijital fırsatları benimseyerek ve işyerinde psikolojik, fiziksel güvenlik ile ruh sağlığı uygulamalarına önem vererek sağlık hizmetlerinin dönüşümüne katkıda bulunabilir. Araştırmanın Türkiye sonuçlarına göre; şirketlerin yüzde 58’i pandemilerin ve bulaşıcı hastalıkların şirketler üzerinde yıkıcı veya yüksek etki yaratabileceğini düşünüyor. Bu konuda küresel ortalama yüzde 56.
Ayrıca global ile paralel olacak şekilde Türkiye’de de her iki yöneticiden biri bu riskin önümüzdeki 1-2 yıl içinde ortaya çıkma olasılığını yüksek veya çok yüksek olarak değerlendirirken şirketlerin yüzde 43’ü sağlık sisteminin pandemi, doğal afet veya savaş gibi krizlerle başa çıkamayacağından endişe ediyor. Küreselde ise şirketlerin yüzde 42’si bu endişeyi taşıyor.
Sağlık ve yan hak programları sürekli değişmeli
Enflasyonist baskılarla karşı karşıya kalan Türkiye’deki işverenler, özellikle sağlık sigortası maliyetlerindeki artış ve son iki ila üç yılda sigorta primlerinin yüzde 500’e varan oranda yükselmesi yüzünden önemli bir zorluk yaşıyor. Tıbbi enflasyonun etkisini azaltmak için, şirketlerin tıbbi ve engellilik iddialarının sıklığını, etkisini ve süresini dikkate alan stratejik bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Bu bağlamda, birçok kuruluş ağ kısıtlamaları uygulamak ve çalışanlarla maliyet paylaşımını teşvik etmek gibi önlemler alarak risklerini azaltmaya ve maliyetlerin bir kısmını kaydırmaya başlamış durumda. Ayrıca, altta yatan sağlık risklerini yönetmek ve ek refah girişimleri sunmak, çalışanların sağlığını koruyarak taleplerin yönetilmesine yardımcı olurken, sigorta alanında daha kapsamlı çalışmalar yapılmasına olanak tanıyor.
Yapay zeka endişe uyandırıyor
Çalışan Riskleri 2024 Raporu’nun sonuçlarına göre; organizasyonları siber tehditlerden korumak ve beceri eksikliklerine rağmen inovasyonu mümkün kılmak için bütüncül bir iş gücü yaklaşımına ihtiyaç duyuluyor. Şirketlerin yüzde 44’ü, yapay zekanın yanlış yönetiminin kuruluşlar üzerinde yıkıcı veya yüksek bir etki yaratabileceğini düşünüyor. Küresel ortalamada ise şirketlerin yüzde 53’ü bu fikirde. Ayrıca yüzde 62’si, bu riskin önümüzdeki 1-2 yıl içinde gerçekleşme olasılığını yüksek veya çok yüksek görüyor. Küresel ortalama ise yüzde 54. Türkiye’deki şirketlerin yüzde 36’sı, küreselde ise yüzde 38’i teknoloji yetenek ve becerilerine ulaşabilmek için daha yüksek ücret ve yan haklar sağlama baskısının yarattığı endişeyi dile getiriyor.
Yapay zekanın yanlış yönetimi konusunda şirketlerin yüzde 35’i müşteri hizmetleri ve çalışan etkileşimlerinde insan temasının ve kişiselleştirmenin azalmasından endişe duyuyor. Yalnızca yüzde 24’ü yapay zeka ve otomasyonun doğru kullanımı için çalışanların becerilerini etkin bir şekilde geliştiriyor. Küresel ortalama ise yüzde 27.
Yetenek, liderlik ve iş gücü uygulamaları
Çalışan Riskleri 2024 Raporu’na göre; sürdürülebilir üretkenlik kazanımları, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılamak, çalışanlara ihtiyaç duydukları araçları sağlamak ve dayanıklılık oluşturmakla başlıyor. Şirketlerin yalnızca yüzde 25’i yeteneklerin becerilere dayalı olarak kazanılıp geliştirilebileceği ve etkin bir şekilde kullanılabileceği bir iş gücü stratejisine sahip. Yüzde 43’ü mevcut stratejinin iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Yüzde 23’ü ise bunu önümüzdeki 1-2 yıl içinde uygulamayı planlıyor.
Etkili liderlik eksikliği konusunda, şirketlerin yüzde 42’si inovasyon yetersizliğinden ve kaçırılan büyüme fırsatlarından endişe duyuyor. Ayrıca yüzde 41’i olumsuz bir organizasyon kültürü, gergin ekip dinamikleri ve güvensizlikten kaygı duyuyor. Şirketlerin yüzde 35’i üst düzey liderlik vizyonu, stratejisi veya katılım eksikliği ile ilgili zorluklarla karşılaştıklarını belirtiyor.
Rapora göre; iklim olaylarının sağlık üzerindeki etkisi, yönetici ve çalışan ödülleri arasındaki eşitsizlikler de dahil olmak üzere çevresel ve sosyal riskler artık insan risk stratejilerinin bir parçası. Türkiye’de şirketlerin yüzde 49’u, yüksek enflasyon ve belirsiz ekonomik koşullarda çalışan maaş artışlarına yönelik beklentileri yönetme konusunda endişeli. Küresel ortalama ise yüzde 48.
Katılımcı şirketlerin yüzde 53’ü, iş kararları süreçlerinde insan kaynaklarının yer almamasının organizasyonları üzerinde yıkıcı veya büyük bir etki yaratabileceğini düşünüyor. Yüzde 50’si ise bu riskin önümüzdeki 1-2 yıl içinde gerçekleşme olasılığını yüksek veya çok yüksek olarak değerlendiriyor.
Şirketlerin değişimi planlaması gerekiyor
Rapora göre; yan haklar maliyetlerini optimize etmek, kaliteden ödün vermek zorunda kalmak anlamına gelmiyor. Şirketlerin değişimi planlaması, kontrolleri güçlendirmesi ve karar alma yapılarına odaklanması gerekiyor. Şirketlerin yüzde 45’i yetersiz yan haklar, politika ve ödül kararlarıyla ilgili olarak, ESG kriterleri de dahil olmak üzere çeşitli boyutlarda ödül ve yan hak tedarikçilerinin değerlendirilmesine yönelik paydaş beklentileri hakkında endişe duyuyor. Yüzde 45’i çalışanlar üzerindeki etkileri göz önüne almadan yan haklarla ilgili kararlar vermekten kaygılı.
Şirketlerin yalnızca yüzde 28’i ise yan haklar ve sigorta programlarının tasarımı, sunumu ve finansal kararları için etkili ve net bir yönetişim yaklaşımına sahip. Yüzde 40’ı mevcut yönetişim yaklaşımının iyileştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Yüzde 20’si ise bunu önümüzdeki 1-2 yıl içinde uygulamayı planlıyor.