Alemşah Öztürk yazdı: “Cannes Lions neden kendini yenilemeli?”
Bu yıl Cannes Lions’da neler gördük ve aklımda neler kaldıya geçmeden önce bir önemli konunun üzerinde durmak istiyorum, artık Cannes Lions kendini ciddi şekilde yenilemeli.
Festivalin ikinci yarısında Publicis CEO’su Arthur Sadoun’un açıklamasıyla ortalık sarsıldı; Publicis önümüzdeki sene ödül ve festivallere katılmayacak ve kendi yapay zeka projesi olan Marcel’e para harcayacaktı. 20 milyon poundluk festival ve ödül parasını kendilerini geliştirecek özel yazılım projesi için harcamaya karar vermişlerdi. Hemen arkasından da WPP’den Martin Sorrell’in açıklaması geldi: “Sıkıntı var katılıyorum ama çözüm bu değil.”
Açıkçası haftanın genelinde de bir sıkıntı hakimdi insanlarda. Konuşmaların çoğu önceki yıllara göre benzerlikler içeriyordu, bir miktar ünlü, bir miktar marka insanı ve bir miktar anahtar kelime (empati, amaç, hikaye anlatımı, insan, eşitlik gibi) üzerinden dönen, biraz enerjisi düşük bir yıldı.
Tüm bunlara rağmen, çok çok iyi birkaç konuşma ve ödül kazanan çok başarılı birkaç işten bahsetmek istiyorum:
Facebook CEO’su Sherly Sandberg, inanılmaz kişisel ve duygusal bir konuşma yaptı, kocasını kaybettikten sonra nasıl bu kayıpla başa çıktığını, bu süreçten neler öğrendiğini, hayatını, duygusal zekayı ve empatiyi yöneticilerin daha iyi kullanması için nasıl yeniden kurguladığını ve kitabını anlattı. Option B adlı kitabını neden yazdığını ve tüm bu zorluklara rağmen hayattan neden keyif almamız gerektiğini dile getirdi. “Güçlü şirketler ve bireyler nasıl oluşur?” sorusu üzerinden önemli mesajlar verdi. Kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Çeşitlilik ve eşitlik bu yılın temalarını oluşturdu
Savion Glover ünlü bir tap dansçısı ve Cannes Lions’ın en ilham verici seanslarından birini gerçekleştirdi. Ekranda çıkan marka, mesaj ve logolarını tap dansına gerçek zamanlı olarak çevirdiği gösterisinde, en önemli mesaj belki de inovasyon ve otantik olmanın mutlaka birlikte var olması ve birbirinden kopartılamayacağıydı.
Temalara baktığımda bu yıl en öne çıkan konulardan biri çeşitlilik ve eşitlik üzerineydi. Seçilen keynote konuşmacılarının ciddi miktarda kadın olması, verilen ana mesajlardan birinin her alanda kadın-erkek eşitliği olması, “Fearless Girl” işinin dört Grand Prix kazanması da festivalin ana temasının ne kadar güçlü temsil edildiğini gösterdi.
İşlere baktığımızda “Payphone Bank” işi benim için özellikle öne çıkan işlerden bir tanesiydi. Zira Kolombiya gibi bir ülkede, bankada hesap açamayacak kadar ufak parası olanlar için telefon kulübelerini madeni paralarını yatırabilecekleri bir banka şubesine çevirmek çok güçlü bir fikirdi ve hak ettiği tüm ödülleri kazandı!
Bir diğer çok beğendiğim iş de Whirlpool’un Care Counts işiydi, okulda derslere girişi artırmak için, temiz eşya sıkıntısı çeken öğrencilerin kullanabileceği çamaşır makinelerini okullara koymak, bunlar sayesinde okula devam edip etmediklerini takip etmek çok akıllıca ve işe yarar bir fikirdi.
Bir diğer önemli notum da bu yıl katılan danışmanlık şirketleri ve müşterilerin daha yoğun olmasıydı ve bu markaların kendilerini daha güçlü bir şekilde marka iletişimi ve yaratıcılığın içinde temsil etmeye başlamasıydı. Bu da reklamcılığın geleceğine dair önemli bir mesaj veriyor: Savaş devam ediyor ve danışmanlık şirketleri pastanın büyük kısmına gözlerini dikmiş durumda.
Değişim herkes için geliyor. Cannes Lions da bu sürecin içinde olmak zorunda!