15 Haziran Abone Ol
  • Haberler
    • Ajanslar / Konkur
    • Atamalar
    • Dijital
    • KSS
    • Haberler
    • Insights
    • Trend
    • Marketing Türkiye 101
    • Türkiye’nin Gündemi
  • Yaratıcı İşler
  • Dergiler
  • Etkinlikler
  • Söyleşiler
  • Kariyer
  • Yazarlar
  • Araştırma
  • Abone Girişi
  • Abone Ol
Ahmet Pura'yı anlamak...
Haberler

Ahmet Pura’yı anlamak…

Günseli ÖZEN
8 Şubat 2025
10 dk okuma

Klavyenin başına oturduğumda kararsızım. Kitabındaki Ahmet Pura’yı mı anlatacağım yoksa kelimelere dökmediği, anladığım yanını mı? Söyleşimizde, 50 yıllık kariyer yolculuğunu anlattığı “Hayat Güneşli Bir Sağanak” kitabının yazılışında verdiği zor karardan bugüne kadar süren uzun bir yolculuğa çıkacağız. Kitaba daha çok sadık kalsam da uzun yıllara dayanan yoldaşlığımız duygusal dokunuşlar yapmama engel olamıyor.

Şartlar seni bir yere getirebilir; cesursan öne çıkıp sorumluluk alıyorsun, ancak bulunduğun ko­numun gereğini yapmazsan unu­tulmuş bir isim olarak mazide kalmaya mahkumsun” diyor The Başkan Ahmet Pura…

50 yılı aşan meslek hayatında başlattığı ilkler, fayda yaratan dönüşümlerdeki liderlik yaklaşımı ve meslek örgütlerinde aldığı sorumluluklar onu zamanının ötesinde cesur bir lider olarak çıkarı­yor karşımıza. “Gülümseyen disiplin” anlayışıyla çalışma arkadaşlarına kılavuz­luk ederken, birlikteliğin gü­cüne de kuvvetle inanıyor.

“Hiçbir göreve aday olmadım, başkanlık yarışına da girme­dim. Fakat ‘güvendiklerimden’ çağrı geldiğinde de sorumlu­luktan kaçınmadım” diyor Ah­met Pura. 75 yıllık hayatının 50 kariyer yılını anlattığı ki­tabına verdiği, “Hayat Güneşli Bir Sağanak” başlığı onun ha­yat felsefesinin de yansıması. Zira 50 yıl içinde onca fırtına ve sağanağa rağmen güneşli günleri umut ederek ideallerine koşmuş. Söyleşimiz boyunca Başkan Pura’nın o bitimsiz koşusunun duygusallığında güneşli bir sağanakta dolaştık.

Ahmet Pura niye kitap oldu? Böyle bir ki­tabı yazma fikri nasıl çıktı ortaya?

Bu sorunun yanıtını vermek benim için oldukça zor çünkü bugüne değin kitap yazma meselesine hep mesafeli durdum. Bunun iki nedeni vardı; ilki “ben ben” diyemeyeceğim içindi, ki “ben ben” de­nilen kitapları pek severek okumadığımı da söy­lemeliyim. İkincisi ise yapageldiklerimle hoş bir seda bırakarak sektörden çekilmek isterdim.

Ama sonra kitap yazmamı önerenlerin ikna turla­rında şu ortaya çıktı ki, özellikle sektörel görevle­rimde 50 yılı aşan, çok kapsamlı bir yaşanmışlık var ve bunları da bir şe­kilde aktarmak gerekiyor. Bir toplantı çıkışında çok değerli bir dostum, “Ka­tılımcıların en yaşlısı sen misin?” dedi. Nüfus kağıdı­na göre benim dedim. Ko­nuşmayı sürdürdü, “Peki senin söylediklerini başka­ları söyleyebilir mi?” Özü­nü söyleyemez dedim. “Ne olur kitap yaz! Bir satır, bir cümle, bir paragraf, bir şeyler bırak. Onu da kendi heybende götürme” dedi. Sanırım bu beklenti ilk kıvılcımı çaktı. Diğer yandan değerli dostum Ci­hangir Kavuncu ısrarlı bir söylemle teması “lider­lik” olan bir kitap yazmamız konusunda aklımı çelmeyi başardı. Ancak en büyük tetikleyici 50. yıl kutlamaları oldu. Kariyerimin 50. yıl kutlama­larında yaşadığım derin duygusallıkla kitap yaz­maya evet dedim.

Ahmet Pura'yı anlamak...
Erenköy’de mahalle arkadaşlarıyla. Naci, İsmail, Ahmet Pura, Tümay, Engin, Ercan. İstanbul, 1960’lı yıllar.

Kitabın ismi; “Hayat Güneşli Bir Sağanak” nereden geliyor?

Kitaptaki hikayelere baktığınızda Ahmet Pura’nın zorlu ortamlarda ağır sorumluluklar aldığını gö­rüyorsunuz. Fırtına var, yağmur var, sağanak var… Ama bütün bu zorlu ortamların arasında güneş gibi olmanız gerekiyor, ki insanlar o zorlu zamanlardan etkilenmesin.

Ben 52 senedir, dışarıda ne sorun yaşamış olur­sam olayım iş yerinin kapısından gülerek girdim. Bu gülüşü “güneş vermek” olarak benimsedim. Güneşi görmezlerse ekinler büyüyemez ama di­ğer yandan yağmura, fırtınaya da ihtiyaç var, ki o güneşin kıymeti bilinsin. Bence “Hayat Güneş­li Bir Sağanak” ismi benim 75 senelik hayatımın çok net bir tarifi de! Yaşadığım her şey gerçekti, yürektendi.

Kitaba isim belirleme sürecinde pek çok alter­natif üstünde durduk. Ancak hiçbiri tam içimize sinmedi. Sonra bir gün babamın şiirine kitlendik: “Hayat Güneşli Bir Sağanak…” Güneşli Sağanak­lar kitabını babam 1934 senesinde 24 yaşınday­ken yayınlanmış. O şiirde babam demek istiyor ki “Güneş de olsa, fırtına da olsa koşacaksın. Kendinden emin koşacaksın”. Ahmet Pura’nın yaşadığı her gün hem güneş hem sağanak hem de fırtınalı. Güneşli sağanak benzetisi ise yaşam kabullerime çok uydu.

Geriye dönüp baktığımda Türkiye ekonomisi hep sorunlu olmuş, ben de o sorunlara rağmen hep sorumluluk almışım. Demek ki hep fırtına var ama hep de gülünmesi gereken, güneşin verilmesi gereken bir ortam da var. Bu nedenledir ki, hayat benim için de “Güneşli Bir Sağanak”. Güneş haya­lim olmasaydı koşamazdım…

Ahmet Pura'yı anlamak...

Peki, bu bir nevi meydan okuma hali do­ğuştan gelen bir özellik mi yoksa zamanla mı kazanılıyor?

Bunun yanıtı çok zor. Biraz doğuştan geliyor bi­raz da şartlar bu noktaya getiriyor. Sana ihtiyaç duyulan bir ortamda cesaretle ortaya atılmak gibi bir şey bu. Cesaretin olmazsa zaten öne çıkamı­yorsun. Diğer yandan başarı için yetkiye de sahip olmak gerekiyor. Yetkininse verildiğini düşünmü­yorum. Alacaksın! Ancak beraberinde o yetkinin sorumluluğunu da almalısın. Ben bugüne kadar aldığım sorumlulukları yerine getirirken yetkiyle ilgili hiç sorun yaşamadım.

Unilever’deki ilk yıllarımda yapayalnız, her şeye koşturan biri zannediyordum kendimi. Sonradan anladım ki, o bir buçuk senede 10 senelik tecrübe edinmişim. Demek ki bir şeyleri ağırlığıyla yaşa­mak gerekiyor. Şartlar seni o zorlu noktaya getir­diğinde cesaretini kullanabilirsen çıkıp bir şeyleri başarabiliyorsun. Kullanamazsan unutulmuş bir isim olarak geride kalıyorsun.

50 yıllık kariyeriniz boyunca dört şirkette çalıştınız. Bu dört şirket sizin için ne ifade ediyor?

Askerlik süresince yaptığım en iyi şeylerden bir tanesi, “İş hayatında ne yapabilirim ne yapamam? Becerilerim ve gelişimim neye yeter, neye yet­mez?” sorularını kendime sormak oldu. 1973’te oluşan tarifle aslında çalışacağım şirketlerde ne yapmam gerektiğinin tanımını bulmuşum. O gü­nün koşullarında bu zor soruları erkenden sorma ve analiz edebilme kabiliyetini bana verdiği için Allah’a şükrediyorum.

Dört farklı asırlık şirket. Unilever, Colgate-Pal­molive, Komili ve Hacı Şakir… Ben kariyerim bo­yunca her zaman markalara saygı duydum. İnan­dım ki, şirketler gelip geçici, markalar kalıcıdır. Eğer saygı duyduğun bir markada da çalışıyorsan onunla özdeşleşiyorsun. Ben çalıştığım bütün bu yıllar boyunca Ahmet Pura’nın başarısı için değil de çalıştığım asırlık markaların, kurumların ve orada çalışan insanların başarısı için çabaladım.

Unilever’de çok şey öğrendim, onun için “oku­lum” diyorum. Komili’de ülke ekonomisinin hayli kötü olduğu 80’li yıllarda o fırtınanın içinde gü­neşi göreceğimize inanarak koştum. O dönem Ahmet Pura’ya yol açtı. Hacı Şakir yıllarım çok enteresandı, hakiki anlamda “güçlendirenim” oldu. Ama diğer taraftan baktığımda da 33 senem Colgate Palmolive ile geçmiş. Orası da “yaşamım” oldu. Günün sonunda baktığınız zaman yaklaşık 750 senelik dünya birikiminin şemsiyesi altında yaşamış biriyim. Bu, o markaların bana verdiği bir güç. Markaların o gücü olmasaydı belki ben şimdi konuştuğumuz şeyleri yapamamış biri olabilirdim.

Ahmet Pura'yı anlamak...
Ahmet Pura'yı anlamak...
Ahmet Pura'yı anlamak...
Ahmet Pura'yı anlamak...

İş dünyasında ve elbette pazarlama sektö­ründe pek çok önemli projeye imza attınız. Aralarından hangileri sizin için farklı bir anlam taşıyor?

Ticaret tarafında yapılanları çok dile getirmek is­temem. Çünkü kendimi daha iyi hissettiğim sos­yal projeler çok daha önemli. Mesela “Reklamlar­da Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesi 75 yıllık hayatımın projesidir. Reklam Konseyi’nin kuru­luşu da çok önemlidir. Arkasında yasa değişikli­ğine kadar uzanan çok büyük bir çaba var. Yine, Medya Ölçüm Konseyi’nin kurulması çok önemli bir olay. RTÜK, Ticaret Bakanlığı, Reklamcılar Derneği ve Reklamverenler Derneği’ni, ölçümle­nen mecraları temsil eden TİAK ve RİAK’ı bir ara­ya getiren bir konsey bu. Sektör içinde paydaşlar arasında rekabet olmaz. “Birlikten, beraberlikten güç doğar”ın tarifi de budur. O konuda da şanslı­yız çünkü çok güzel bir beraberlik yaşadık ve ya­şıyoruz. Reklamcılar Derneği ve Reklamverenler Derneği’nin el ele hareket ediyor olması, sektör adına önemli bir güzellik oluşturdu. Ve bugün de REPİD, 8 derneğin beraberliğinde önemli bir güç konumuna geldi.

Ahmet Pura'yı anlamak...
1975’te Ahmet Pura’nın
“Emine’m geldi” diyerek sevinç gözyaşlarıyla karşıladığı EminePura dünyaya gelir.

Kitabı okuduğumuzda Ahmet Pura’nın kendisine ihtiyaç duyulan yerde “doğal bir lider” olarak öne çıktığını görüyoruz. Na­sıl oluyor bu?

Bunu kitapta da söyledim. Bunun tersine inanan­lar varsa söyleyebilirler. Ben hiçbir yerde hiçbir konuma varsa da olmadım. Başkanlık savaşı ver­medim. Liste yapıp da “onun listesi”, “bunun lis­tesi” oylamasına girmedim. Hayatın doğal akışı içinde göreve bir çağrı olduğunda genelde daveti yapanları kıramadım. Ancak doğru yerde, doğru insanlarla olmak koşuluyla görev aldım.

Birileri bana görev verdiği zaman ben onu bütün mevcudiyetimle sahipleniyorum, kendimi vakfe­diyorum. Doğal liderlik meselesi biraz ağır bir laf ama evet var böyle bir şey. Bunun içinde sevgi var, bunun içinde saygı var, bunun içinde heyecan var, bunun içinde “işin başarılması” içgüdüsü var, bu­nun içinde ortamı temsil ederken birilerinin geride durması, birilerinin önde durmasını sağlamak var. Yani ekip oluşmasını sağlamak var. Var da var…

Hiç reddettiğiniz oldu mu görev çağrılarını?

Var tabii. Ben güvenmediğim insanların hiçbiriy­le bu savaşlara girmiyorum. Güvendiğim insanla­rın hepsi o güvenin içinde mi kaldılar? Hayır ne yazık ki doğal bir seleksiyonla elenip gittiler.

Ama bir de gönüllülük esasıyla yapılan STK gö­rev çağrıları var ki bugüne kadar reddettiğim pek olmadı. Ben bunlara “gönül işi” diyorum. Yarata­cağı faydanın ölçeği ve etki alanı, kendi menfaat­lerinizin çok ötesine geçiyor hem de size hiçbir maddi katkısı olmadan. Yazarımız Ayşe Başcı ile sohbetlerimizde de çokça dile getirdiğim gibi; STK’ler kişisel hırslara yer olmayan, en pür hâli­nizle, en samimi niyetlerinizle var olmanız gere­ken oluşumlardır ve birikimlerimizin yeşereceği en verimli ortamı sağlar.

“Ben hep kendi işimin patronu oldum” di­yorsunuz. Hem kurumsal şirketlerde ça­lışıp hem de kendi işinin patronu olmak mümkün mü?

Bugünün dünyasına bakarak özellikle global şir­ketlere bir eleştirim var. Organizasyon yapıları iti­barıyla sanki “yetkisizlik” ön planda. Bu da verim­sizliği getirir düşüncesindeyim. Evet, şirketlerin patronları, üst yönetimleri var ancak diğer yandan ben ve bana verilmiş bir dünya da var. Yetkisi ben­de olan dünyama kimse giremez. Eğer benim ala­nıma müdahale varsa o zaman ben yokum çünkü benim dünyam böyle yaşamayı gerektiriyor. Baş­ka türlü su akmıyor, susuz kalıyorum. Ama bili­yorum ki bu bir cesaret meselesi ve patronluğunu aldığım işin sorumluluğunu da taşırım.

Ahmet Pura'yı anlamak...

Sivil toplum kuruluşlarında bunca emek vermenin arkasındaki motivasyon ne?

Bir şey üretmek diyelim biz buna. Üretmenin dı­şında bir de ilişkiler yaratma meselesi var. Şimdi ben burada üretirken bütün dünyayla iş birliği içindeyim. Ankara ile sektörlerle iş birliği içinde­yim. Üretilen şeyin olumlu bir güce dönüştüğü­nü görmek de mutlu ediyor. Asıl motivasyon o.

Birlikte çalıştığımız paydaş örgütlerin yönetim kurulları, başkanları bizle çok şeffaf, çok sevgi ve saygı dolu çalışıyor. O da ayrı bir motivasyon yaratıyor. Her gün biriyle kavga edecek olsam motivasyon kalmaz ki! İyi ki varlar.

Uzun yıllardır Dünya Reklamverenler Fe­derasyonu’nda da görev alıyorsunuz. Bu hem Türk reklamcılığı hem sizin için ne ifade ediyor?

Reklamverenler Derneği, Dünya Reklamveren­ler Federasyonu’na (WFA) erken bir dönemde alınmış fakat aktif görev almamıştı. 2013 yılında Dünya Reklamverenler Federasyonu yönetim kurulunda görev aldığımızdan beri, “Sadece on­ların projelerini alıp ülkeye uyarlamayacağız, biz de örnek projeler yaratacağız” dedik. Ardından da Reklamın Türkiye Ekonomisine Katkısı Rapo­ru, DPİP’in kuruluşu, REPİD’in kuruluşu, Rek­lamda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yürütme Ku­rulu’nun kuruluşu gibi dünyada reklamverenlere örnek olan işlere imza attık. Bugün dünyada eşit­lik bağlamında bizden ileride çok ülke var. Ama bizim bahçemiz dediğimiz reklamda bu gelişmeyi ölçebilen tek ülke Türkiye. Bu da bir gururdur. En son rapora göre Türkiye’de bütün kategoriler­de reklamlarda ana karakterlerde kadınların rolü önemli yüzdelerle yükselmiş. Bu yükseliş konuya ciddiyetle yaklaşmamızdan sonra oldu. Kadınlar bir tek ev temizlik ürünlerinde erkeklere karşı puan kaybetmiş, ki o da zaten hedefimizdi.

Kitap aynı zamanda kendinize doğru bir yolculuk yapma fırsatı da vermiş olmalı. Nasıl bir Ahmet Pura gördünüz kitabı oku­yunca?

Neresinden bakarsanız bakın en büyük etki alanı duygusallık bu adamın. İşinde de evinde de sivil toplum örgütlerinde de hep duygusal… İstediği kadar sert olsun, sertlik yaptıktan sonra kendi kendine ağlayan bir adam… Ama sert olması ge­rekiyor o anda. Bulunduğu ortamın gerektirdiği rolü oynayan bir adam kitaptaki. Anlatı da bunu çok iyi yansıtıyor.

Ahmet Pura'yı anlamak...
Ahmet Pura'yı anlamak...

Ahmet Pura’nın gelecek planlarında neler var?

Ahmet Pura’nın bir “yarın” planı olması lazım. Ahmet Pura’nın emeklilik planı olmaz. Yok böyle bir hayat. Elden ayaktan düştüğümüz zaman bi­ter. Emekli olmak ancak o zaman mümkün.

Ben özellikle kadının güçlenmesine yönelik her projenin içinde daha aktif rol almayı dü­şünüyorum. Kadının güçlenmesi derken de ağrıma gidiyor, zaten kadın güçlü. Bir kadın hakları savunucusu olan Sara Baherirad’ın söy­leminden ilerlersek; “Ben Türkiye’ye geldiğim zaman acı bir gerçekle karşı karşıya kaldım, ka­dınlar birçok hak ve özgürlüğe sahip olmalarına rağmen gönüllü olarak kendi haklarından vaz­geçiyorlardı. Kısacası kadın özgürlükten kaçı­yordu.” Bugünün fotoğrafı budur. Asıl amaç bu fotoğrafı değiştirmek, kadının haklarını daha çok kullanması yönünde cesaretlendirilmesini sağ­lamak. Söylemi eyleme dökmek ve gücümüzün yettiği kadar insanlığa hizmet etmek yolumuz olmalı.

Yayında şiddet meselesinde, reklamda toplumsal cinsiyet eşitliği meselesinde ve reklamda sürdü­rülebilirlik meselesinde çılgın gibi çalışmaya ha­zırım. Ayrıca Türk dünyası reklam, pazarlama ve medya birliği de heyecan verici önemli bir geliş­me olacak. Kısacası “yarın” planında çok net bir şey var: Emeklilik yok, eylem çok!

“Hayat Güneşli Bir Sağanak” kitabından…

Ahmet Pura'yı anlamak...

• Ayşe Başcı: “75 yılın hikâyesini de görkemli bir çınar üze­rinden kurgulamak istedim. Ağacın kökleri Ahmet Pura’nın Üsküp’teki atalarını, içine doğduğu aileyi, okul hayatını ve kendi kurduğu ailesini anlatıyor. Gövdeye geldiğimiz zaman, büyüteceği nice dalın ve yaprağın çıkış noktası olan askerlik dönemine ve ‘okulum’ diye adlandırdığı Unilever yıllarına ta­nık oluyoruz. Ve sonra kuvvetli dallar yükseliyor o gövdeden: Komili, Hacı Şakir/Maya Grubu, Colgate-Palmolive ve bürok­rasiyle güçlü ilişkiler. Nihayetinde Ahmet Pura’nın bütün bu deneyimini kapsayan, fakat hepsinin toplamından daha fazla­sı olan sivil toplum kuruluşları yaprak yaprak açıyor bu köklü çınarın en tepelerinde.”

• Emine Pura: “Koca bir çınardır o… Nereden eseceği belli olmayan rüzgârlı bir tepede kök salmış dev çınar. Gölgesin­de herkese yer vardır, herkesin yeri eşittir. Ancak en çok en sevdiklerine çarpar rüzgâr. Onunla çalışma şansına erişenle­rin birçoğu hâlen ne yaşadıklarını bilememektedir… Bir kısmı rüzgâr serin mi sıcak mı esecek diye hazır olda beklemekte ve öğrenmeye devam etmektedir… Az birazı da yörüngesine girmeyi başarmış, anlatılmazı yaşamaktadır. Ahmet Pura; etik ve insani değerler, yüksek sorumluluk duygusu, EQ ve kurumsal hayatın mükemmel bir karışımla vücut bulmuş ha­lidir. 1973’ten bu yana vatan, millet, sektör adına bir ömürlük emektir o. Değeri ancak ürettikleri ve öğrettikleriyle, onu çev­releyen sevgi ve saygınlıkla ölçülebilecek bir çınardır.”

• İnsanla temas olmadan yönetim olmaz. Özellikle COVID ve sonrası uzaktan çalışma, evden çalışma gibi uygulamalar yönetim felsefesinin iflasını getirecek. Bu konuda görüşüm çok net.

Kamu ve özel sektör birbirinin dostudur, dayanağıdır, yol arkadaşıdır. Bu bilinçle hareket ettiğinizde çok güzel, çok ve­rimli sonuçlar alabiliyorsunuz. Birbirimizi anlamak ve birbi­rimize saygı göstermek zorundayız. Bürokratların oturdukları koltuk devletin koltuğudur; ben ona saygısızlık etmem. Onlar da bana, belki de çoğu kişiye kısmet olmayan bir saygı ve ilgi gösterdiler. Bu bağlamda kendimi çok şanslı buluyorum.

• Özellikle de bugünün dünyasındaki günlük ticari kaygılar, vahşi rekabet, gevşek sektörel bağlar çok kaygı verici. Oysa büyümek, gelişmek, beraberinde de ülkeye ve topluma katkı sağlamak için örgütlenme şarttır. Bu anlamda genç yönetici­ler başta olmak üzere her sektörden yöneticinin STK deneyimi yaşamasının çok değerli ve geliştirici olduğuna inanıyorum.

Ahmet Pura'yı anlamak...

• Gülümseyen bir yüz, pozitif bir yaklaşım, güçlü bir rota, şef­faflık… Bence sadece kamu ilişkilerinde değil, STK’lerden şir­ketlere, arkadaşlıklardan aile ilişkilerine kadar her şeyde işin sırrı bunlar.

• Elbette bilinçli olarak hayal diyorum, çünkü her şey hayal et­mekle başlıyor. Ama kendimi hayallerle kandırmıyor, hayalle­rimin hedeflerini koyuyorum.

• Hep şunu söylüyorum: Ben bunca yıl hayatına dokunduğum ve benim hayatıma dokunmuş insanların bir yansımasıyım.

• Benim görev aldığım örgütlerin hemen hemen tamamında ka­dın yöneticilerin oranı yüzde 50’yi aşıyor. Ve işler tıkır tıkır yürüyor, çünkü kadının sorumluluk duygusu yüksek, kadın çalışkan, kadın sevecen, sezgileri güçlü bir varlık.

• Tabii ki gönlüm REPİD’in reklam sektörünü ilgilendiren her sorunu aşmasını, her şeyi başarmasını istiyor. Ama sağlıklı bir işleyiş için öncelikleri belirlemek şart. REPİD’in ana hedefini “sorumlu reklamcılık ekosistemi yaratmak” olarak tanımla­dık.

• Günlük yaşamda o kadar çok başkan var ki hangisi gerçek­ten başkan, hangisi değil belli olmuyor. Ben “The Başkan”ı hiç kullanmadım hayatımda ama çok güzel bir tespit olduğunu düşünüyorum. Bu unvanı layık gören arkadaşlarıma müte­şekkirim.

Ahmet Pura featured
1 Online alışverişin 2025 trendleri: Türk tüketiciler nasıl bir deneyim arıyor?
Online alışverişin 2025 trendleri: Türk tüketiciler nasıl bir deneyim arıyor?
2 Instagram, TikTok, YouTube… Sosyal medya yarışında hangi platform önde?
Instagram, TikTok, YouTube… Sosyal medya yarışında hangi platform önde?
3 Burger King, McDonald's'ı Google Haritalar'da hedef aldı
Burger King, McDonald’s’ı Google Haritalar’da hedef aldı
4 Aşkın şifresi burçlarda saklı: En çok eşleşen burçlar açıklandı!
Aşkın şifresi burçlarda saklı: En çok eşleşen burçlar açıklandı!
5 HPV aşısı için müjdeli haber: 2025 sonunda ücretsiz oluyor!
HPV aşısı için müjdeli haber: 2025 sonunda ücretsiz oluyor!
Güncel Haberler
Sürdürülebilirlik artık takım oyunu!
Sürdürülebilirlik artık takım oyunu!
Z kuşağının favori oyunları, 19 milyondan fazla siber saldırı girişiminde yem olarak kullanıldı 
Z kuşağının favori oyunları, 19 milyondan fazla siber saldırı girişiminde yem olarak kullanıldı 
Siber saldırıda rekor: 2024’te saldırılar yüzde 28 arttı!
Siber saldırıda rekor: 2024’te saldırılar yüzde 28 arttı!
Sosyal Medya
  • FACEBOOK
  • TWITTER
  • LINKEDIN
  • INSTAGRAM
  • YOUTUBE

İlgili Haberler

En etkili kampanyalar Effie Türkiye'de ödüllendirildi
Haberler
En etkili kampanyalar Effie Türkiye’de ödüllendirildi
Marketing Türkiye
24 Nisan 2025
TGC Hikmet Memduh Kızılağaç Huzurevi için ilk adım atıldı
Haberler
TGC Hikmet Memduh Kızılağaç Huzurevi için ilk adım atıldı
Marketing Türkiye
27 Nisan 2025
Tüketicilere göre markalar "ambalajları kadar" çevreci!
Haberler
Tüketicilere göre markalar “ambalajları kadar” çevreci!
Nafizcan Önder
1 hafta önce
Ticaret Bakanlığı'ndan tüketici lehine adım: İade kargo ücreti satıcıya ait olacak
Haberler
Ticaret Bakanlığı’ndan tüketici lehine adım: İade kargo ücreti satıcıya ait olacak
İrem Alimoğlu
3 hafta önce
  • Yarışmalar
  • Temsilcilikler
  • Etkinlikler
  • Yayınlar
Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar
Temsilcilikler Temsilcilikler Temsilcilikler
Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler
Yayınlar

Esentepe Mahallesi, Kore Şehitleri Caddesi, No:7, Yegane Apartmanı, Kat: 2, Daire: 4,
Şişli/İstanbul

[email protected]
0 (212) 211 11 12

  • Haberler
  • Yazarlar
  • Söyleşiler
  • Yaratıcı İşler
  • Etkinlikler
  • Kariyer
  • Üye Girişi
  • Kayıt Ol
  • Hakkımızda
  • Künye ve İletişim
  • KVKK Açık Rıza Beyanı
  • Mesafeli Satış Sözleşmesi
  • Gizlilik, Kişisel Verilerin Korunması ve İşlenmesi Politikası

© 2001 Rota Yayın Yapım Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Bu Sitede Bulunan Yazı Ve Çizimlerin Her Hakkı Saklıdır.

Abone Ol
  • Haberler
    • Ajanslar / Konkur
    • Atamalar
    • Dijital
    • KSS
    • Haberler
    • Insights
    • Trend
    • Marketing Türkiye 101
    • Türkiye’nin Gündemi
  • Yaratıcı İşler
  • Dergiler
  • Etkinlikler
  • Söyleşiler
  • Kariyer
  • Yazarlar
  • Araştırma

© 2001 Rota Yayın Yapım Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Bu Sitede Bulunan Yazı Ve Çizimlerin Her Hakkı Saklıdır.

Asquared WordPress Agency tarafından tasarlanmış ve kodlanmıştır.