Tüm dünyada kitleleri peşinden sürükleyen AR (arttırılmış gerçeklik) teknolojisiyle, oyuncuların haritayı gerçek dünyada deneyimleyebildiği Pokémon GO, geçtiğimiz Haziran ayında Türkiye’de erişime açılmıştı. Mart 2022’den itibaren de Türkçe dil desteğiyle oyun tutkunlarının karşısına çıkan Pokémon GO, ilerleyen dönemde Türkiye’deki faaliyetlerini arttırmayı planlıyor. Niantic Gelişmekte Olan Ülkeler Ürün Pazarlama Müdürü Zoe Zhang’e, Pokémon GO için Türkiye’deki pazarlama stratejilerini, Türk oyun sektörünü ve Niantic’in geleceğe dair planlarını sorduk…
2016’da Pokémon GO dünyada yayınlandığında, eş zamanlı olarak Türkiye’de erişime sunulmamış olmasına rağmen Türkiye pazarında ciddi bir kitleye ulaşmıştı. Oyunun resmi versiyonu 2021 yılında yayınlandı. Beş yıllık bekleyişin sebebi neydi?
Türkiye’deki Pokémon GO potansiyelinin hep farkındaydık. Ancak gerçek dünyayı oyun tahtasına çevirmesi bakımından diğerlerinden ayrışan bir oyun olarak kullanıcılarımıza zengin bir deneyim sunmak adına yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bu durum tüm Türkiye’yi kapsayacak bir alanı tasarlamamızı gerektirdiği için uzun bir hazırlık sürecinden geçtik.
Geçtiğimiz yıl Pokémon GO’nun Türkçe dil desteği çalışmaları henüz tamamlanmamışken, buradaki oyuncu komünitesinin gücüne ve yerel haritanın istediğimiz zenginliğe ulaşmasına güvenerek oyunu Türkiye’de yayınladık ve çok sayıda olumlu geri dönüş aldık. Bu motivasyonla oyunu yerelleştirme çalışmalarımızı hızlandırdık. Elbette tüm bu süreç oyuna erişebilmek adına çeşitli sıkıntılara göğüs geren oyuncu topluluğuyla başladı. Bazılarıyla kişisel olarak tanışma fırsatım da oldu; Türkiye’deki oyuncularda gördüğüm heyecan ve tutku inanılmaz!
Beş yılın ardından, 2016’daki kitleyi geri kazanmak için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?
Pokémon hem arkasındaki fikir hem de seri olarak dünyadaki en başarılı franchise’lardan biri. Birkaç neslin beraber büyüdüğü Pokémon’un popülaritesinin Pokémon GO’ya olan yoğun ilginin de itici gücü olduğunu düşünüyorum. Elbette, 2016 yılında oyunun yayınlanması tüm dünyada yaşadığımız bir “kültür anıydı”. Bugün daha zengin ve tatmin edici bir deneyim sunarak, Türkiye’de tekrar geniş kitlelere ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
Arada geçen zamanda oyunda pek çok değişiklik oldu. Kullanıcıların birbirine hediyeler ve kartpostallar gönderebildiği, arkadaşlarını beraber oyun içi etkinliklere davet edebildiği, böylelikle gerçek dünyada sosyal iletişimler kurulmasının önünü açan özellikler eklendi. Oyuncu topluluklarının yerel içerikle dikkatini çekmediğiniz sürece, geniş kitlelere ulaşmanız mümkün değil. Biz de bu doğrultuda The 4 Winds Entertainment ile olan stratejik partnerliğimiz ve yerelde kullanıcılarımıza sunduğumuz etkinlikler ve deneyimle, Türkiye’de uzun dönemde anlamlı bir iletişim yapacağız. Türkiye’ye sadece oyunun lansmanını yapmak için gelmedik. Artık gerçekten buradayız, varız.
Henüz resmi olarak Türkiye pazarına giriş yapmadığımız dönemde, “Pokémon eğitmenlerinin” ve toplulukların Discord üzerinden bir araya geldiğini, Reddit’te organize olarak beraber Pokémon GO oynayabilecekleri buluşmalar düzenlediklerini biliyorduk. Geçtiğimiz Aralık ayında İstanbul’da bir topluluk günü organize ederek oyuncularla bir araya gelmiştim. Türkiye’deki ilk buluşmamız olmasına rağmen şok edici bir katılımla karşılaştım! 14 Mart’ta İstinye Park’ta gerçekleştireceğimiz etkinlikle başlayarak yeni oyuncularla da tanışacağız ve farklı kitlelere ulaşmak için ilk adımımızı atmış olacağız.
Pokémon GO özelinde, Türkiye’deki oyuncu topluluğu ve Türk oyun pazarı hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Türkiye’deki oyun pazarı hem büyüklüğü hem de gelişmişliğiyle öne çıkıyor. Burada ilk dikkatimizi çeken şey, önemli bir gaming influencer topluluğunun ve Pokémon serisinin yanı sıra Pokémon GO’ya da ilgi gösteren pek çok oyuncunun bulunmasıydı. Sanırım bu durum Türkiye’deki hedeflerimizin ve burada çalışmaya karşı istekliliğimizin büyüklüğünü yoruma yer bırakmaksızın ortaya koyuyor.
Türkiye, aynı zamanda pazarın dağılımı bakımından birçok ülkeden farklı: PC ve konsol platformlarının daha rekabetçi olduğu diğer ülkelere kıyasla Türkiye’de çok daha gelişmiş bir mobil oyun pazarı var. Pokémon GO da niteliği bakımından oldukça özel bir iş. Diğer mobil oyunlarda, oturduğunuz yerden elinizdeki telefon ekranında oyun oynuyorsunuz. Ancak Pokémon GO’da bir elinizde telefonla, yani “veri kaynağınızla” koltuğunuzdan kalkıp dünyayı keşfetmeye teşvik ediliyorsunuz. Türkiye’deki mobil oyun pazarının gelişmişliğini göz önüne alırsak, Pokémon GO ile burada çok iyi bir eşleşme yakaladığımızı düşünüyorum.
Pokémon GO’nun yerelleştirilmesi projesi kapsamında nasıl bir strateji izliyorsunuz? Türkiye pazarındaki stratejik partneriniz The 4 Winds Entertainment’tan bahsettiniz… Hangi konularda ortaklık yapacaksınız?
The 4 Winds Entertainment’ın hem oyun endüstrisindeki hem de yerel pazarlardaki uzmanlıkları bize farklı bölgelerdeki kullanıcılarla empati kurma ve onlara doğru bir biçimde yaklaşabileceğimiz noktaları anlama konusunda yardımcı oluyor.
Elimizdeki ürünü, üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadan farklı bölgelere götürmektense, The 4 Winds Entertainment gibi partnerlerle çalışıp bölgedeki oyunculara hitap edebilecek bir iletişim stratejisi geliştirmeyi tercih ediyoruz. Gelişmekte olan pazarlarda da en az gelişmiş pazarlarda olduğu kadar sofistike oyuncu kitleleri ve yüksek talep mevcut. Farklı bölgelerdeki oyuncuların taleplerindeki değişimleri anlamaya çalışıyor, herkesin eşit bir şekilde iyi bir oyun deneyimini hak ettiğini düşünüyor ve yerel pazar koşullarında bu deneyimi sağlayabilecek şekilde hareket ediyoruz.
Oyuncuları kalbinden vuracak bir stratejiyle geldiğinizi söylüyorsunuz. Peki, pazarlama stratejiniz oyunculardaki heyecanı satın alma kararına nasıl dönüştürecek?
Pokémon GO indirme sayısı ve gelirleri bakımından bugüne kadar yapılmış en başarılı oyunlardan biri. Oyun içi satın alımlarda değer yaratmaya çalışıyor, oyuncunun dahası için gerçekten ücret ödemek istemesini sağlamayı amaçlıyoruz. Aslında oyun içi satın alımlar Pokémon GO’nun gelir elde etme yöntemlerinin yalnızca bir kısmını oluşturuyor.
Diğer tarafta ise sponsorluklar, marka iş birlikleri ve reklam çalışmaları var. Niantic olarak reklam stratejilerimizde hedeflerimize ve değerlerimize sıkı sıkıya bağlı bir yaklaşım içerisindeyiz. AR teknolojisini de kullanarak deneyimi her açıdan zenginleştirmek istiyoruz. Oyunculara “reklam izlemeden bir sonraki bölüme geçemezsin” gibi bir yöntemle gitmek yerine, reklamların oyunun parçası haline geldiği bir deneyim yaratmayı tercih ediyoruz. Örneğin oyun haritasının kullanıcıları yönlendirmesiyle, yan sokakta yer alan bir kahve dükkanına gidildiğinde onları çeşitli fırsatların beklediği hem oyuncu hem de reklamveren için efektif ve değer yaratan bir strateji izliyoruz.
Reklam çalışmalarında da Türkiye’deki markalarla uzun dönemli partnerlikler kurmak, eğitim kurumlarıyla birlikte çalışmak istiyoruz. Geliştirme tarafı için de benzer bir yaklaşım içindeyiz. Niantic’in diğer ürünlerini de Türkiye’de pazarına getirmek konusunda oldukça heyecanlıyız.
90’lı, 2000’li ve 2010’lu yıllarda Pokémon ile büyüyen nesillere bir yenisini eklemek de hedefleriniz arasında yer alıyor mu? Pokémon GO ile, seriyle hiç tanışmamış nesillere de açılacak mısınız?
2016 yılından beri yaptığımız geliştirmelerle beraber artık farklı nesillere de hitap edebilecek bir oyun var elimizde. Oyunun tasarım aşamasında farklı kullanıcı persona’larını düşünerek hareket ettik. Çocuğunu okuldan almaya giderken Pokémon oynayan bir nesil de var, Pokémon ile büyüyen daha genç jenerasyonlar da… Katıldığım bir etkinlikte ebeveynlerin de çocukların da telefonlarında oyunun yüklü olduğu pek çok aileyle tanıştım. Pokémon GO ile ilgili güzel olan şey tam olarak da bu: Özellikleri ve sunduğu deneyim bakımından o kadar zengin bir oyuna dönüştü ki, farklı beklentilere sahip insanları bir araya getirebiliyor.
Fiziki hayatla bağlantısı kuvvetli bir oyun olarak Pokémon GO pandemiyi nasıl atlattı?
İlk bakışta Pokémon GO gibi keşfetmeye, egzersize ve dış dünyada dolaşmaya dayalı oyunların pandemiden ciddi bir şekilde etkilenebileceği düşünülüyor. Ancak tam tersine 2020’de en başarılı yıllarımızdan birini yaşadığımızı söyleyebilirim. Geliştirici ekibimizle pandemi döneminde oyunun evden de güvenli bir şekilde oynanabilmesini sağlayacak, uzaktan görevlere ve Pokémon’ların bulunduğunuz yere gelmesine izin verecek bir yapıyı hayata geçirdik.
Aynı zamanda Pokémon GO’nun bir zihinsel kaçış ortamı yarattığını da düşünüyorum. Oyun, pandemi sırasında kafanızı meşgul eden her şeyden bir süre kaçıp eğlenebileceğiniz bir yer oldu. Karantina zamanlarında kısa yürüyüşlere izin verildiğinde pek çok insanın yürüyüşü daha keyifli hale getirmek için Pokémon GO oynadığını gördük.
Pokémon GO hem dünyada hem de Türkiye’de AR teknolojisinin tanınmasını sağlayan önemli atılımlardan biri oldu. Metaverse’ü konuştuğumuz günlerde endüstri ve oyuncular için ufukta neler görünüyor? Bir “Pokéverse” olacak mı?
Niantic’te hep Pokémon’ların gerçek olduğunu söyleriz ve sizin de bu şekilde hissetmenizi istiyoruz! Oyuncularımızın yarısından çoğunun AR özellikleriyle etkileşimde olduğunu biliyoruz ve insanların AR dünyasının içerisine giriş yapabilecekleri, mesela evcil bir Pokémon’un sizi takip ettiği, onunla oynayabileceğiniz “Dost Özelliği” gibi pek çok yeni özellik geliştirdik. AR teknolojisini herkes için erişilebilir ve eğlenceli bir hale getirmeyi amaçlıyoruz.
İnsanların metaverse’e dair, konunun bilinmezlerle dolu olmasından kaynaklı bir korkularının olduğunu düşünüyorum. Niantic olarak konum bazlı AR teknolojimiz odağında, deneyimi ve gerçek dünyayla etkileşimi zenginleştirebilecek bir metaverse hayal ediyoruz. Steven Spielberg’in yönetmenliğini yaptığı Ready Player One filmi gibi bir dünya olmasını istemiyoruz. İnsanların metaverse’ü bu şekilde deneyimlediği bir süreçtense AR teknolojimizle insanları gerçek dünyayı keşfe teşvik etmek istiyoruz.
Yani, metaverse ile ilgili fikirlerimizin de Niantic’in keşfe, egzersize ve gerçek dünyada sosyalleşmeye dair vizyonuyla örtüştüğünü söyleyebilirim. AR teknolojisinin de insanları gerçek dünyadan soyutlamak yerine onu daha erişilebilir, eğlenceli ve zengin bir hale getirebileceğini düşünüyoruz.