Yaptığı “anarşist” işlerle çok sayıda ulusal ve uluslararası ödül alan Puck Communications, Türkiye’de örneğine rastlanmayan bir modelle çalışıyor. “Yeni nesil ajans” sloganıyla sekiz ülkede sektörel bağlantılar kurarak bir network oluşturan Puck Global’in dönüşüm hikayesini ve fark yaratan reklamcılık anlayışını ajansın kurucularından Haluk Erkmen’den dinledik. İşte o keyifli söyleşiden satırbaşları…
Küçük negatifliklerin yer aldığı reklamlar çok konuşuluyor ve başarılı oluyor
➠ Reklamlarda insanları konuşturacak küçük negatiflikler de olmalı. Yoğurda sarımsak eklersin ya o kıvamda… İşte o zaman reklam çok başarılı oluyor.
➠ Ne yaparsam yapayım hep “Bu bana yakışır mı?” diye düşünüyorum. Ve hayatım boyunca da şunu gördüm: İnsanlar sen ne verirsen onu alıyor, aptal değiller çünkü. Reklamcılar bunu görmezden geliyor çoğu kez. Burada önemli olan ortak noktayı bulabilmek.
➠ Çok yoğun yaşıyorum bir eseri ortaya çıkarırken… Fikir bulma aşaması çok zorlayıcı oluyor. Ben o dönemlerde içim sıkışmış gibi hissediyorum. Bulduğumda da tarifsiz bir rahatlama oluyor. Ama bir sanatçı gibi hissetmiyorum kendimi.
➠ Puck’ın kelime anlamı “Muzip Peri”. Shakespeare’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası” isimli oyunundaki karakterlerden biri… Amacımız kendi içinde küçük anarşiler yaratabilen işler yaratmak. O nedenle de Puck ismi çok hoşuma gitti.
Bu ülkede başarılar tek seferlik, ikincisine izin verilmiyor
➠ Markaların çoğu yeniliğe kapalı. Aynı reçetelerle aynı işleri yapıyorlar. Oysa rakipleri gibi davranan markanın onlardan ayrışması mümkün değil.
➠ Sarelle için yaptığımız ve bizim açımızdan lokomotif olan kampanyalar negatif unsurlar barındırıyordu. Reklamda anne karnındaki bebek, kulakları tırmalayan bir şekilde “anne” diye bağırıyordu. İnsanlar bu sesten nefret etti ama aynı zamanda dikkatlerini de çektik. Ününün doğallığını da hamile bir kadına Sarelle yedirerek vurguladık.
➠ Tadelle için de reklam klişeleriyle dalga geçen kampanyalar yaptık. O da anarşistçe bir işti. Yedi saniyelik otuz tane reklam filmi çektik ve sonralarına pack shot koymadık. Ki bu dünyada ilktir.
➠ Tadelle için yaptığımız kampanyayla marka, sekizincilikten birinciliğe yükseldi. Yüzde 70 satış artışı yakaladı. Markanın reklamdan önceki imajı “bastonlu dede”ydi reklamdan sonra “yirmi yaşında şehirli genç kız”a dönüştü. Altı ay kadar kısa bir sürede böyle bir ivmeyi yakalayan başka bir marka görmedim ben.
Network’ler kreatiflerine “network’ümün kenarı” gözüyle bakıyor
➠ Türkiye’nin en iyi beş network ajansında çalıştım ve network ajanslarda şunu gördüm… “Al abicim şunu yap” diye bir strateji dayatıp, filmi gönderiyorlar ve direkt “yayınla” diyorlar. İç görüyle hareket edip “bu iş çalışmaz” diyorsun. “Yok, illa yapacaksın” diyerek yaptırım uyguluyorlar. Çünkü sana network’ümün kenarı gözüyle bakıyor.
➠ Ben çoğu kez bu dayatmaya karşı savaş verdim. Tamam, peki deyip kenara çekilemedim. Haliyle burayı kurarken de dedim ki, “Biz yeni nesil bir network olalım…”
➠ Şu anda ayakta durup büyüyen ödüller alan, sürekli reklam filmleri çeken ajans sayısı 15-20’dir. Hemen hemen hepsi network ajanslar… O destek çekilir çekilmez ajansların zorlandığını, sıradanlaştığını görüyoruz.
➠ Türk ajanslar network ajans kurabilir mi? Teknik olarak düşününce aslında kuramaz. Reklamcıların o kadar göçebe bir kültürü var ki… Avrupa’nın her noktası bir kültürün içinden geçmiş, sanatla yoğurulmuş… Bizdeyse böyle bir derinlik yok.
Sekiz ülke, sekiz ajans…
➠ Halil (Korkmaz) ile ortak olma aşamasında da ileride büyüyecek ve diğer ajanslardan farklı işler yaparak globalleşecek bir ajans yaratma vizyonunu ortaya koyduk ve bu anlayışla sekiz ülkede çeşitli ajanslarla iş birlikleri yapmaya başladık. Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Dubai, Katar, Azerbaycan ve Türkmenistan’la çalışmalarımıza başladık. Bir de Japonlarla iş birliğimiz oldu.
➠ Türkiye’ye yaptığımız işler kadar yurt dışına da iş yapıyorduk. İki tane büyük lansman kampanyası yaptık Rusya’da… Tam her şey pik yapmışken Rusya-Türkiye arasındaki gerilimle birden her şey bitti. İlişkiler devam ediyor ama son iki yıldır bir durgunluk söz konusu.
➠ Türkiye’den çıkan en geniş network’ü kurduk ama onun bile işlemesi artık zor. Türkiye’nin uluslararası alandaki tutumu ve ilişki şekli çok agresif ki bu da iş yapmamızı zorlaştırıyor. Buna rağmen fark yaratan işler yapmaya çalışmak bile çok değerli.
En büyük hedefim sahip olduğum network’ü koruyabilmek
➠ Bu yılki en büyük hedefim sahip olduğum bu network’ü koruyabilmek… İlk defa daha fazla üstüne katmayarak bir hedef belirledim kendime. Ülke koşulları bunu gerektiriyor.
➠ Türkiye’de reklamcılığı istediğim gibi gerçekleştirecek şartlar yakalayamıyorum ama dünyaya açıldığımda farklı olanı yapabileceğim kanallar açılıyor önüme…