Küresel devin Ceo’sunun keşkeleri ve akıllı bir kadın
Ülkenin sıcak gündemine karşın Unilever’in Türkiye’ye inancı tam. Bunun kanıtı da 350 milyon avro yatırımla açılan Konya Fabrikası. Şirketin global CEO’su Paul Polman hem bu dev yatırımın gerisindeki stratejiyi hem de “keşkelerini” anlattı…
Unilever’in 350 milyon avroluk Konya fabrikasının açılışı için bir masanın çevresinde tüm habercilerle global CEO Paul Polman’ın sorularımıza verdiği yanıtları dinliyoruz.
Algida fabrikasıyla Konya’ya ilk yatırımı yapan küresel şirketin, kişisel ve ev bakım ürünleri üretimi yapan ikinci yatırımının Unilever’in bugüne değin yapılmış en büyük yatırımları arasında yer aldığını, büyüklüğün tedarikçileriyle birlikte toplam 350 milyon avroya ulaştığını öğreniyoruz.
Ülkenin içinde bulunduğu süreç ve olası gelecekten endişe edip etmediğine ilişkin soruya, “Yatırımlarımız hakkında Unilever Türkiye yöneticileriyle ilk konuşmamızı 4-5 yıl önce yaptığımızı hatırlıyorum. Biz, tüm stratejilerimizi uzun vadeli yaparız” diye yanıtlıyor. Peki, neden?
Tüm dünyada FMCG kriz dinlemeden büyüyorken Türkiye pazarı diğerlerine fark atmış durumda. Eh talep varsa arz da bunu memnuniyetle karşılamalı. Bu nedenle tedarik zinciri ve yönetimi de mükemmelleştirilmeli diyor Mr. Polman.
Bence Konya Unilever kompleksi tedarik köyüyle birlikte ince elenip epeyce sık dokunmuş. Hiç ihtiyacı yok ama maksadım Unilever mantalitesine methiye dizmek de değil ancak bu bütüncül bakış açısından Türk şirketleri için öğrenilecek çok şey var.
Ekosistemiyle birlikte Konya’ya taşınan şirketin uzun yıllardan beri sürdürülebilirlik konusundaki iş modeline önderlik ettiğini biliyoruz. Çevreci bir yaklaşımsa olmasının yanı sıra tasarruf, performans ve verimlilik de demek.
Teknik soruların cevabını günlük yayınlardan fabrika açılışı günlerinde almış olduğunuzu kabul ederek daha uzun yazmayacağım. Kahvaltı ederken epey soru yağmuruna tutarak lokmaları boğazına dizdiğimiz Paul Polman’a her şeyiyle mükemmel tasarlanan Unilever yönetim sürecini de düşünerek, “Keşkeleriniz var mı?” diye soruyorum. İşte yanıtı, “Benim keşkelerim yok. Çünkü geçmişe takılmıyorum. Bilakis geçmişteki başarılarımdan ya da hatalarımdan öğrenerek bir sonraki adımımda neyi nasıl daha iyi yaparım diye bakıyorum. Yine de neyi daha erken yapabilirdim diye sorarsanız, ‘Keşke Unilever’de işe çok daha önce başlasaydım’ derim. Çünkü Unilever gerçekten uygulamaları ve sorumluluklarıyla üyesi olmaktan gurur duyduğum ve fark yaratan bir şirket. Bir de ben işe başladığımda bazı şeyleri geleceğe dönük ilk planlarımıza dahil etmediğimizi iki-üç yıl sonra fark ettik. Örneğin kadın-erkek fırsat eşitliği konusu… Bunun şirket anayasasında eksik olduğunu fark ettiğimiz an harekete geçtik ve ‘5 milyon kadına iş imkanı yaratma’ hedefimizi raporumuza koyduk. Bir de geçtiğimiz yıl ilk ‘İnsan Hakları Rapor’umuzu yayınladık. Bizim ölçeğimizdeki şirketler arasında ilkiz. Bunu da daha önce çıkarmak isterdim” diyor.
Konya Unilever fabrikasının şehre yaratacağı katma değer saymakla bitmez ancak fabrikanın pek çok açıdan rekabetçi olduğunu ve ihracat odaklı çalışacağını öğreniyoruz. Cari açığımızı düşünürsek en küçük katkının bile önemli olduğunu takdir edersiniz.
Ben oldum olası çok uluslu şirketlerin üretimden daha çok insan kaynağına yaptığı yatırımı önemserim. Bırakın Unilever’de çalışanları bir biçimiyle Türk şirketlerine transfer olan Türklerin bu dünya deneyimini taşıdığını ve hatta yaydığını da göz ardı etmemek lazım.
Paul Polman’ın kadın-erkek eşitliği meselesine de müsaadenizle bir atıfta bulunacağım. Yatırım için Türkiye’nin ve de Konya’nın mesken seçilmesinde Unilever Yönetim Kurulu’nda yer alan bir kadının, Nihal Temur’un katkısını söylemeden geçmeyelim. Konya kendisine büyük bir teşekkür borçlu. Konyalılar ne yapar bilmiyorum ama ben durumu atlamadan kayıtlara geçiriyorum!
Başkentte bir kuluçka merkezi
Prof. Dr. Zeli Eser, Başkent Üniversitesi Ekin Ön Kuluçka Merkezinin Müdürü. Okulda pek çok etkinliğin yanı sıra bu yıl 5’incisi düzenlenen “İş’te Başkent Buluştayı”nı da organize ediyor. Nisan ayında yapılan Buluştay’a Prof. Dr. Zeliha Eser ve Prof. Dr. Ali Haberal’ın davetiyle konuşmacı olarak katıldım. Konu, deneyimlerden yola çıkarak Başkent Üniversitesi öğrencilerine mezuniyet sonrasına ilişkin bir perspektif sunmaktı. Organizasyonun içeriği değişik alanlardan deneyimli profesyonellerin birikimlerin aktarması biçiminde tanımlanmıştı. Öğrencilerin dikkatli soruları ise memnuniyet vericiydi.
Çok farklı birikimlerin paylaşıldığı iki günlük konferansın ilk gün konuşmacıları arasında Limak Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, Opet Yönetim Kurulu Üyesi Nurten Öztürk, Torlak Çiftliği Kurucusu Armağan Portakal, Mezura Sağlıklı Beslenme Danışmanlık Hizmetleri Kurucusu Dilara Koçak, TÜGİAD Ankara Başkanı ve Çepaş Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Kahraman, Devlet Opera ve Balesi Sanatçısı Murat Karahan yer alırken ikinci gün projenin destekçilerinden ANGİKAD Ankara Girişimci Kadınlar Derneği Başkanı Yeşim Belli, Siemens Healthineers Genel Müdürü Şevket On, Tink-Teknoloji ve İnsan Kolejleri Kurucusu Zeynep Dereli, TAI Milli Muharip Uçak Projesi Direktörü Dr. Eyüp Serdar Gökpınar ve Girişimci-Teknolojist – ABD’li Diplomat Ameer Khan’a da yer verilmiş. Her geçen yıl büyüyerek devam eden İş’te Başkent Buluştay’ları gelenekselleşirken salondaki kalabalık ve soruların çokluğu etkinliğin öğrenciler tarafından beklenen organizasyonlardan biri haline geldiğini gösteriyor.