İçi boşaltılan kavram Ali Ülker tarafından itinayla dolduruldu
Yıldız Holding’in topyekûn peşine düştüğü “yenilikçi bir kültürün” sonuçlarını açıkladığı toplantıda Ali Ülker’in açıklamaları çarpıcı. Geçtiğimiz yıl 1 milyar liralık cironun, 250’ye yakın yeni ürünle kurumun ana kategorisi olan atıştırmalıktan geldiğini söylüyor. Bu rakam öylesine gerçek ki inovasyonun faydalarından daha fazla söz etmeye gerek kalmıyor.
Son yıllarda inovasyon kavramı yerli yersiz kullanımından ötürü içi boşatılsa da bana göre sürdürülebilirlik için tek çıkış yol. Şirket ne kadar büyük, kurumsal ya da güçlü olursa olsun durum değişmiyor, tezim aynı. Son dönemde bu söylemimi destekleyen pek çok çalışma görüyor, izliyorum. Yıldız Holding’in topyekûn peşine düştüğü “yenilikçi bir kültürün” sonuçlarını açıkladığı toplantıda Ali Ülker’in açıklamaları çarpıcı. Geçtiğimiz yıl 1 milyar liralık cironun, 250’ye yakın yeni ürünle kurumun ana kategorisi olan atıştırmalıktan geldiğini söylüyor. Bu rakam öylesine gerçek ki inovasyonun faydalarından daha fazla söz etmeye gerek kalmıyor. Yenilikçiliği destekleyen bir şirket kültürü, özgün düşünceyi destekleyen yönetim anlayışı ve Ar-Ge’ye inanmışlık ise meyvelerini vermekte gecikmiyor. Yıldız Holding bu nedenle dört yıldan beri geniş katılımlı “İnovasyon Günü” düzenliyor. Bu yılki tema “Birlikte Geliştirmek”.
Ölçek ekonomisinde farklılık yaratmak ama nasıl?
Yıldız Holding farklı sektörlerden çıkıp atıştırmalıklardaki yatırımlarına odaklanmaya karar vermiş. Karar bu olunca McVities, Godiva ve United Biscuits satın alımlarıyla dünyanın üçüncü büyük bisküvi ve 10’uncu büyük çikolata üreticisi olmuş. McVities ve Godiva’nın yanı sıra Ülker de 1 milyar TL’nin üzerinde büyüklüğe sahip. Holding 2016 konsolide cirosunu 30 milyar TL olarak hedeflemiş. Hedef büyük ama yol da belli. Atıştırmalıklarda inovasyonla satış gelirini arttırmak. Dünya çapında 300 kişinin çalıştığı 24 Ar-Ge grubu 100’ü aşkın ülkede 4 milyar tüketiciye ürün arayışında. Pazar büyük, cephe çok, rekabet ise acımasız olunca çıkış yolu inovasyon olarak tanımlanmış.
Kültürel farklılıklardan yararlanmak şart
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Global İnovasyon ve Ar-Ge Grubu Başkanı Ali Ülker, inovasyon konusunda güçlü bir inanca sahip. “Türkiye dahil 15 ülkedeki 70’in üzerinde fabrikamızda 48 bin çalışanımızla 300’ün üzerinde markamız üretiliyor. 73 milletten çalışan mevcut. Birbirinden çok farklı kültürler için prototip hazırlıyor, ürün geliştiriyoruz” diyor.
Godiva’da işler klasik Ar-Ge yaklaşımından biraz daha farklı. Özel günler için yenilikler ve sezonluk çalışmalar yapılıp yeni reçeteler çalışılıyor. United Biscuits’in Londra’daki Ar-Ge merkezi, Türkiye’de kuluçka merkezi olarak konumlanan Northstar ve Avrupa’nın en gelişmiş laboratuvarı olan Duyusal Analiz Laboratuvarları yeni damak tatları için ürünlerin izini sürüyor.
İnovasyon deyince akla yeni ürün ve icatlar geliyorsa da Holding süreçlerde yapılan yeniliklerle 150 milyon TL’lik bir tasarruf sağlamış.
Peki, bütün bunlar söylendiği gibi bir çırpıda oluyor mu? Elbette hayır! Ali Ülker, büyük şirketlerdeki çok katmanlı hiyerarşik yapılarının özgün fikirleri yuttuğunun farkında. Bu nedenle Ar-Ge ve pazarlama odaklı çalışanlar İnovasyon Günü’nde düşünsel paylaşımda bulunuyor.
“Play Together, Innovate Better.” mottosuyla United Biscuits, Godiva ve Demet’s’ten de katılımcılarla 600 kişi bu yılki buluşmada pazarlamadaki inovatif fikirleriyle tanıdığımız Peter Fisk ve inovasyon için “çocuk gibi düşünelim” fikrini savunan Oyun Uzmanı, Fütürist Yeşim Kunter ile aklını cilalayacak.
Yenilikçilikten keyif almadan olmaz
Ali Ülker’in söylemlerinden çıkardığım: İnovasyonun oyunu kökten değiştirdiği ve buna ayak uyduramayanların çok değil kısa bir süre sonra oyunda yerinin olmadığı. Trendlerin yenilikler için önemli olduğunu söylüyor Ali Ülker. Ya peki bu trendler ürüne nasıl dönüşecek? Onun da cevabı müşteride.
Yıldız Holding’in daha gidecek epey yolu var çünkü UB, Godiva ve Demet’s ile artık bir dünya şirketi. Ürünlerini farklı coğrafyalara açmak ve pazar mücadelesi için ciddi çalışmalar yapması gerekiyor. Ancak görüyorum ki Ali Ülker bu işten gerçekten çok keyif alıyor. Bakalım bu keyifle Yıldız Holding’i ve ürünlerini gelecekte nerelerde göreceğiz?
KUTU KUTU
Çok okunsun diye yanıltan başlık atmak
İstanbul Modern Sanatlar Müzesinin otantik tarihi yarımada manzarasına bakıyoruz. Şanslıyız önümüzü kapatan o kocaman yolcu gemilerinden biri yok. Ali Ülker ve Zuhal Şeker ile aynı masadayım. İnovasyon Gününe ilişkin sunum bitmiş, Yeşim Kunter’in yaratıcılığımızı ve hatta kişiliğimizi ortaya çıkarmayı amaçladığı alüminyum folyodan bir şeye benzetmeye çalıştığımız eserlerimiz tamamlanmış serbest zamana geçmişiz.
Ali Ülker’in paylaşımları renklidir. Pek çok konuda sohbet ediliyor. Bir ara Murat Ülker’in yönetim kurulundaki kültürel farklılıklardan ötürü “Hanım-Bey” takılarının kullanılmasını kaldırdığını söylüyor. Her ne kadar Ali Ülker ve Zuhal Şeker henüz bu karara uyum sağlayamadıklarını söyleseler de bu söylem masadakilerin gündemine oturuyor. Son birkaç saate anlatılan ve benim tonlarca önem atfettiğim inovasyon konusu haberin başlığına çıkamıyor. Gazeteler çabuk tükeniyor, ömrü bir günlük. Hımmm, o halde başlıklar çarpıcı olmalı. Televizyonlarda ise inovasyon haberinin yaşam süresi saniyelerle. Dergilerin avantajı ise haberi periyodu kadar gündemde tutuyor.
Yazıya başlık atarken çok okunsun kaygısı ile şu “Hanım-Bey” meselesini çıkarmak yerine Yıldız Holding’in sürdürülebilirlik çabasını dikkatinize sunmayı istedim. Sanırım bazen daha fazla sayıda okur için aklımız çeliniyor, haberin özünden uzaklaşıyoruz. İnternetti haber siteleri ise bir başka alem. İşin cılkı çoktan çıktı. Uzun vadede akla kara ortaya çıkar mı bilemedim!
Farklı bir sosyal vatandaşlık platformu; Şahenk İnisiyatifi
Mardin’deyiz. Mardin Midyat Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin öğrenci ve öğretmenleri heyecanla karşılıyor Darüşşafaka Doğuş Basketbol yöneticisi İbrahim Kutluay’ı da taşıyan otobüsü. Bu heyecanın gerisinde Kutlay’ın gençler için rol model oluşturan kişiliği bir yana Doğuş Grubu’nun “Oyunda Kal” projesi için inşa edilen basketbol sahaları yaşamlarına doğrudan dokunuyor.
Hayal etmezsen gerçekleştiremezsin
Doğuş Grubu’nun; “Oyunda Kal”, “Bugün Günlerden Yarın” ve “Yaşa Devam” sosyal vatandaşlık projeleri “Şahenk İnisiyatifi” olarak adlandırılan bir platform üzerinden çalışmalarına devam edecek. Soyadıyla anılan böylesine bir platform ağır bir sorumluluğun yanı sıra geçmiş ve geleceği de bağlar. Ayrıca cesur ve iddialı olmak hatta bir taahhütte bulunmuş olmak anlamına da gelir. Şahenk İnisiyatifi’nin “sorun çözülene kadar” yaklaşımıyla başlattığı ve her birini kendi içinde tasarladığı sosyal vatandaşlık projeleri bu iddianın da bir göstergesi. Çocuklar için “Oyunda Kal”, gençler için “Bugün Günlerden Yarın” ve ileri yaş grubuna “Yaşa Devam” zaman ve bütçe kısıtlaması olmadan bir plan içinde gerçekleştiriliyor.
Oyunda Kal, sporun önleyici, iyileştirici ve öğretici yanını kullanarak çocukların bağımlılıklarından uzak kalması için düşünülmüş. Her yıl dezavantajlı bölgelerde 10 basketbol sahası iyileştirmeyi ya da açmayı planlayarak yola çıkılmış. Darüşşafaka Doğuş Basketbol Kulübü’nün çalışmaları içinde yer alan Oyunda Kal’a iki yıl için 10.5 milyon TL bütçe ayrılmış. Yetenekli çocuklar İbrahim Kutlay’ın önderlik ettiği okullarda eğitime alınırken ikisi altyapıya seçilmiş. Oyunda Kal ile şimdiye değin 15 bin çocuğa ulaşılmış. Proje kapsamında Acıbadem Tıp Fakültesiyle tam teşekküllü bir çocuk hastanesi ile Çocuk ve Bilim Müzesi de var.
“Bugün Günlerden Yarın” gençlerin gelecek kaygılarını dile getirebildikleri bir platform olarak tasarlanmış. Bugüne değin 12 üniversitede 8 bin öğrenciye bizzat Doğuş Grubu Gayri Maddi Varlık Yönetimi Başkanı Semih Yalman sunum yapmış. “Sanata Bir Yer” ve üniversitelerdeki kütüphanelerin elden geçirilmesi “Bugün Günlerden Yarın” projesinin aksiyonları. Gençlik projelerine iki yıl için 10.5 milyon TL bütçe ayrılmış.
“Yaşa Devam” ise gençlerle Darülaceze’nin konuklarını buluşturan bir proje olarak tasarlanmış.
Semih Yalman sosyal sorumluluk projelerindeki kavram karmaşasına dikkat çekerek, “Reklamın etkinlik, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin sponsorlukla karıştırıldığı bir düzlemde doğru tanımları doğru yerde kullanmak gerekiyor. Oysaki kavramlar karıştırılıyor. Bu çalışmalarla KSS’yi farklı yorumladık ve projelerimizi bir sosyal vatandaşlık yaklaşımıyla ele aldık” diyor.
Sosyal sorumluluk projelerinin toplumda kalıcı bir etki bırakabilmesi için problemli alanlara dokunması ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında adından başlayarak Şahenk Platformu bu misyonla yola çıkmış görülüyor. Bu uzun ve meşakkatli sürecin çıktılarını gerçekten merak ediyorum.