Dijital – Geleneksel uyumu bir zorunluluk
Dijital ve geleneksel ticaret ayrılmaz birer bütün… Birbirinden ayrı iki farklı cephenin olmadığını ve iki sektörün birbirinden mutlaka beslenmesi gerektiğini düşünüyorum. İki sektör de rekabet nedeniyle sıkıntılar yaşıyor. Artan rekabet, fiziki sadakatin (deneyimin) olamaması, sistemlerin kolay entegre edilebilmesi ve kopyalanabilmesi nedeniyle online pazarda da işler çok iyi gitmiyor.
Dünyada teknolojik gelişimle beraber dijital dönüşüm tüm hızıyla devam ediyor. O kadar hızlı bir dönüşüm ki zamanlaması öngörülemiyor, önceden planlaması yapılamıyor. Bir üniversite öğrencisinin geliştirdiği Facebook ya da Instagram gibi bir uygulamanın tüm dünyayı değiştirebileceği bir zamanda yaşıyoruz. Tam entegre olamadıkları için belki de tam bu zamanlarda geleneksel tüketim ile dijital tüketimin savaş halinde bulunduğu döneme tanık oluyoruz. Bilgisayar başından kalmadan yapılan, sayısız opsiyonun olduğu online alışveriş mi, yoksa kanlı canlı test edip dokunarak deneyim edilen geleneksel alışveriş mi… Büyük beton binalar, küçük data server’larına karşı hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu gizliden gizliye devam eden yarışta en büyük silah ise deneyim. Çünkü sosyalleşme, yaşanan hatıralar ve fiziksel iletişim dijitalde fiyat ya da içerik karşılığı bulunmuyor.
Bu dönüşüm ve mücadele çok önce başladı. Bundan tam 10 sene önce bir yaratıcılık eğitiminde yer aldım. Eğitmen bize hayal kurabilmemiz için bir örnek verdi: “Bir restoran düşünün ki menüsünde tüm dünya mutfakları yer alıyor ve aynı anda hem iskender hem de sushi sipariş edebiliyorsunuz. Tek seferde 10 bin misafir ağırlayabiliyor ve bu restoran sadece bir standart oda kadar yer kaplıyor. 7/24 açık ve garson ya da aşçı çalışmıyor”. Tabi ki hayal gücümüzün sınırlarını zorlasak da bu kriterlere uyacak hiçbir restoran konsepti aklımıza gelmedi, çözüm bulamadık. Sonra eğitmen bize dönerek tek bir cümle söyledi: “yemeksepeti.com”. Online platformların bize sunduğu imkanların fiziksel olarak karşılanamayacağının en büyük örneği.
AVM rekabeti kızışıyor
Dövüş ringinin diğer tarafında da farklı bir avantaj boy gösteriyor. Dünyadaki demografik ve ekonomik yapı değiştikçe geçim sıkıntısı artıyor. Yaşanan göçle şehirler büyüyor ve kalabalık nüfusla insanların yaşam alanları daralıyor. Daha küçük daireler, daha küçük mahalle hayatı ve sosyal alanların azlığı nedeniyle insanlar sosyalleşebilmek için bir alternatif arıyor. Bu ihtiyacı karşılamak için alışveriş merkezi yatırımları ve adetleri hızla artıyor. Artan alışveriş merkezi sayısı ise yepyeni bir rekabeti ortaya çıkartıyor. Zaten online olarak da alışveriş yapabilen müşterileri sadece mağaza karması olarak çekemeyen ticaret merkezleri onlara başka sosyal imkanlar sunmak zorunda kalıyorlar. AVM’ler artık sadece adında geçtiği gibi alışveriş merkezleri değil; sosyalleşme alanlarına dönüşmüş durumda. Bu dönüşümü en iyi yapan merkezlerden biri olan “Akbatı” AVM değil AVYM olarak “alışveriş ve yaşam merkezi” olarak adlandırılıyor. Konferansları, seminerleri, çocuk aktiviteleriyle sürekli müşterilerine bir fayda sunuyor.
İş bu noktaya vardığı için artık en az mağaza karması kadar; sinema, restoran, çocuk alanları- aktiviteleri ve sabit oturma alanları önem kazandı. Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği’nin AKADEMETRE Research Company ile yaptığı araştırma da bu tespitleri doğrular nitelikte… Araştırma sonuçlarına göre her 2 kişiden 1’i sosyalleşmek için alışveriş merkezlerini tercih ediyor. AVM ziyaretçilerinin yüzde 93’ü ayda en az 1 kez dışarıda yemek yiyor ve ziyaretçilerin yüzde 88’i AVM içerisinde yemek yemeği tercih ediyor. Veriler AVM ziyaretçilerinin yüzde 36’sının ayda en az bir defa sinemaya gittiğini gösteriyor. Araştırmaya katılanlar algı olarak AVM’lerin bireysel hayatta en çok “sosyalleşme ve keyifli vakit geçirme” yönünde katkı sağladığı görüşünü aktarıyor.
Dijital tarafta sorunlar artıyor
Benim şahsi tespitim dijital ve gelenekselin ayrılmaz bir bütün olduğu yönünde. İki ayrı cephenin olmadığı ve iki sektörün de birbirinden mutlaka beslenmesi gerektiğini düşünüyorum. İki sektör de yaşadıkları rekabet ve pazardaki aktörlerin çokluğu nedeniyle sıkıntılar yaşıyor. Dijital platformlar için de artan rekabet, fiziki sadakatin (deneyimin) olamaması, sistemlerin kolay entegre edilebilmesi ve kopyalanabilmesi nedeniyle online pazarda da işler çok iyi gitmiyor. İlk büyük platformlardan Markafoni’nin iflası, ardından bukoli.com’un kapanması ve birçok platformun duran operasyonları düşünüldüğünde dijitalde de sorunların olduğu açık. Aslında bu geçiş döneminde hem offline hem de online iletişimin birbirlerine karşı dayanışma ihtiyacı var. Yazının başında da belirttiğim gibi bu zamanlar geçiş zamanları ve iki tarafta sadece tek olarak var olması kolay değil. Bugün ana alışveriş kitlesi Y kuşağı (1977- 1994) hem online hem offline alışkanlıkları olan bir kitle. Z kuşağı henüz tam ekonomik özgürlüğünü almadı ama yakın gelecekte ellerinde mouse ile doğan ilk kuşaklar ve dijitale düşkün bu kitle tüketimde aktif rol alacak. Milenyum kuşağına baktığımızda ise uzak gelecek gibi gözükse de belirleyici kuşak olmaları bekleniyor. Çünkü dünyaya iPad’den bakarak doğdular o nedenle çok keskin tercihleri olacak. Dokundukları her şeyde mutlaka dijital bir nokta istiyorlar. Şimdiden kolları sıvamak lazım çünkü değişim bir anda meydana gelecek.
Peki, bu geçişi ve ortak iletişimi nasıl sağlayacağız? Biz pazarlamacıların kafası biraz karışık. Pazarlama konusunda sürekli başlıklarımız değişiyor. Pazarlama 2.0 devrimi derken çok kısa sürede bir 3.0’a geçtik. Hatta şu anda 4.0’a geçişimizi ilan ediyoruz! İnanılmaz bir dönüşüm var. Sosyal medya ve dijital bir hobiyken bir anda zorunluluk oldu. Facebook ile gözlerimizi açtık; tam adapte olduk derken Twitter çıktı, onu da entegre ederken “Hoş geldin Vine” dedik. Vine’a da çabuk adapte olurken Instagram hayatımıza yepyeni bir bakış geçirdi. Sonra Vine bizi terk etti… Aslında bu hıza ayak uydurmak için bizim de bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Her yeni çıkan sistemi sindirip, adapte olacak zamanlama dışında geleneksel pazarlamamızı güçlü kılıp tüm yeni dijital sisteme entegre etmemiz yeterli olacak. Fiziksel varlığımız devam ettiği sürece biz geleneksel yani offline içeriğe ve marka iletişimine ihtiyaç duyacağız. Aldığımız kıyafeti online sipariş etmiş olsak bile onu göstermek için dışarı çıkmamız gerekiyor. Ancak dışarıda yaşadığımız her deneyimi online planlayacağız ve yaşanılan deneyimi de online paylaşacağız.
Uyumu sağlamak bir zorunluluk
İki ayrı örneğin birleştiği bir örnek Biber Group ve Marketing Toys olarak Zorlu Center Alışveriş Merkezi için yaptığımız ICSC ödüllü projemiz “Emoji’ler Zorlu’da”. Bu sefer tersten bir yol izleyerek online içerik olan emoji’leri gerçek hayata taşıdığımız ezber bozan bir proje oldu. Online iletişimde kullandığımız ve günlük hayatımızda telefon ve bilgisayar ekranlarında hep görmeye alışık olduğumuz emoji’leri iki metrelik dev dekorlardan 20 adet olarak insanların yaşam alanına koyduk. Dijital olan bu objeleri karşılarında dokunabildikleri birer obje olarak görmek hatırlanacak bir deneyim haline geldi. 3D dekorlarla çekilen çok sayıda sosyal medya fotoğraf paylaşımı oldu. Yanına hem milenyum kuşağı içi emoji’lerle hikayelerini anlattıkları ve workshop yaptıkları bir alan oluşturduk. Yakın oldukları dijital dili karşılarında bulup mekanik hafızalarıyla kullanmaları onlar için de farklı bir deneyim haline geldi. Genel katılımcılar için sosyal medyada paylaşabilecekleri aplikasyon kiosklarını AVM’nin farklı bölgelerine yaydık. Ayrıca offline’dan da uzaklaşmayarak onlara hatıra fotoğrafları ve kendi tasarladıkları yaka pin’lerini hediye ettik. Bir etkinlik 360 dediğimiz komple bir iletişimle ilerlemeli. Hem duyurumunda tüm iletişim araçlarının geleneksel, dijital online ve offline kullanıldığı hem de etkinliği gerçekleştirirken içinde yer alan içeriklerin ve hikayenin sosyal medya entegrasyonu olması gerçek başarıyı getiriyor. Milenyum kuşağı başa geçtiği zaman neler değişir bilmiyorum ama biz pazarlama 22.0 gelene kadar yaptığımız iletişim çalışmalarında bu entegrasyonu sağlamak zorundayız. Aslında dijital ve geleneksel arasında bir savaş değil bir uyum biz pazarlamacılar için bir zorunluluk…