Türkiye basın özgürlüğünde 154. sırada yer aldı
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Indeks’ini açıkladı. Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke içerisinde 154. sırada yer aldı.
RSF’nin Basın Özgürlüğü Indeks’inde ilk sırada Finlandiya yer alırken onu Hollanda ve Norveç takip etti. RSF, Türkiye’yi ise 2013 sonunda 60 civarında medya çalışanını cezaevinde tutan, Gezi eylemleriyle 153 habercinin polis şiddetine uğradığı ve editoryal bağımsızlığın ağır saldırı altında olduğu bir ülke olarak tanıttı.
Sıralama, gerileme gösteren ülkelere de yer verildi. Buna göre AB ülkelerinden Fransa (39) iki sıra, Romanya (45) üç sıra, Bulgaristan (100) 13 sıra, Yunanistan (99) ise 15 sıra arkaya düştü. 2005 yılındaki sıralamada 98. sırada olan Türkiye, 2012 yılında 148. sıraya kadar geriledi.
RSF, basın bildirisinde Türkiye ile ilgili şu tespitleri paylaştı:
“İslami muhafazakar Ak Parti’nin 10 yıllık iktidarında, ordunun siyaset ve medya alanındaki etkisi kayboldu ve Kemalist ideolojiye bağlı kimi tabuların etkisi kırıldı. Ancak bunların yerini yeni kırmızı çizgiler alma eğilimindedir.
Çekinik reformlara rağmen, yargı pratiği büyük ölçüde baskıcı özünü koruyor. Tutuklu medya profesyonellerinin sayısı askeri rejimden beri hiç olmadığı kadar yüksek: Türkiye, 2013 sonunda 60 kadar tutuklu gazetecisiyle dünyanın en büyük cezaevlerinden biri haline geliyordu.
Tedbir tutukluluklarını sınırlandırmaya dönük talimatlara karşın, tutuklular yargılanmadan sıklıkla aylarını hatta yıllarını hapiste geçirmek zorunda kalıyorlar. Ağır çatışmalardan sonra Recep Tayyip Erdoğan hükümeti ile PKK güçleri arasındaki barış müzakerelerinin açılması büyük umutlar doğurdu. Yetkililer demokratik reform sözü verdi. Bu reformlar acildir.
Tutuklu ve yargılanan gazetecilerin çoğu, baskıcı yıllardan miras Terörle Mücadele mevzuatının bedelini ödüyor. Ceza Kanunu’ndaki 20 kadar madde de, özgürlükleri hedef alan bu düzenlemeleri tamamlıyor. Mevzuatın ötesinde, Kürt sorununun barışçıl çözümü konusundaki bir uzlaşı, paranoyak ve baskıcı izler taşıyan yargı kültürünü nihayet geliştirmeyi sağlayacaktır.
2013 yazında yaşanan, benzeri olmayan protestolar, Türkiye toplumunun özgürlüğe olan ihtiyacını gösterdi. Olay, güvenlik kuvvetlerinde demokratik kültür eksikliğini ve büyük medya gruplarının hükümetle bağı olan iş insanlarının elinde toplanmasının çoğulculuk bakımından yol açtığı tehlikeyi de ortaya koydu.
Gezi gazeteciler için mayınlı bölge
153 gazeteci yaralandı, 39’u gözaltına alındı: Mayıs – Eylül 2013 döneminde gazeteciler, hükümet karşıtı protestolarının şiddetle bastırılmasının bedelini ziyadesiyle ödediler. Kimi zaman eylemcilerin hedefi oldularsa da sistemli saldırılar güvenlik güçlerinden geldi.Bu şiddet patlaması resmi söylemlerinin ve hükümete yakın medya kuruluşlarının yaydığı histerik havada gerçekleşti: Köşe yazarları eleştirildi; sosyal medya kullanıcıları ve uluslararası medya çalışanları rejimi yıkmaya dönük uluslararası bir komplonun ajanları, teröristler olarak gösterildiler. Oto-sansür, habere ağırlık veren televizyon kanalları İstanbul’u sarsan şiddetli çatışmaları haber olarak vermeye yanaşmamalarıyla, tüm boyutlarıyla ortadaydı. İflah olmaz gazetecilere kapı gösterildi: En az 14’ü işten çıkarıldı; 22’si istifa etmeyi tercih etti. Eylemleri daha yakından aktara televizyon kanallarına ise astronomik para cezaları verildi.”