Türk medyası seçime kilitlendi
Ajans Press’in medya analizlerine dayanarak hazırladığı 9 Temmuz 2014 tarihli Türkiye ve dünya gündeminde öne çıkan başlıklar şöyle:
Dünya
FRANSA CİHATÇILARA KARŞI DÜĞMEYE BASTI…
Suriye’den dönen cihatçı Mehdi Nemouche’un (29) mayıs ayında Brüksel’deki bir Yahudi okuluna gerçekleştirdiği saldırı üzerine Fransız terörle mücadele hâkimleri, “Tehdit çok ciddi, yargının cephanesini güçlendirin” çağrısı yapınca İçişleri Bakanlığı, nisan ayında açıkladığı eylem planını yeni bir yasa tasarısıyla güçlendirme kararı aldı. İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, “Önce gençlerin cihatçı tiyatro sahnesine gitmesini engelleyeceğiz. Ardından internet üzerinden terörü öven siteleri engelleyeceğiz. Cihatçı şebekeleri ortaya çıkaracağız” dedi. Bakanlar Kurulu’na sunulan anti-terör yasa tasarısıyla, öncelikle ülke dışına çıkma yasağı getiriliyor. Yasa tasarısında öne çıkan diğer bazı önlemler şöyle: Radikal dinci çevrelere takılan, poliste fişi olan ve daha önce bu şüphe ile gözaltına alınan kişilerin, Fransa sınırlarını terketmesi idari kararla yasaklanabilecek. Özellikle 18 yaşından küçüklerin yurtdışına tek başına çıkışları engellenecek. Polis bir kişinin yurt dışına çıkışını 6 ay süreyle yasaklayabilecek, gerekirse yeniden uzatabilecek, pasaportlarına el koyabilecek. Yasağa rağmen ülkeyi terkedenler hakkında ise uluslararası yakalama emri çıkarılacak.
TÜRKİYE’DEN ‘IŞİD GENÇLERİ’ İÇİN ALARM…
Terör ve istihbarat ekipleri, Türkiye’den giderek IŞİD’e katılanlar için çalışma başlattı. Bu kapsamda çocukları IŞİD saflarına katılan ailelere ulaşılarak, görüşmeler yapılıyor. Şimdiye kadar 370 aileye ulaşan terör ve istihbarat ekipleri, Suriye’ye savaşmaya gidenlerin profilini çıkartıp bağlantılarını çözmeye çalışıyor. Ailelerden alınan bilgiler doğrultusunda Türklerin Suriye’ye geçişlerinde yardımcı oldukları iddia edilen bazı dernekler de mercek altına alındı. Suriye’ye insani yardım yaptığı belirtilen İstanbul merkezli 3 dernekle de ilgili çalışma başlatıldı. Türkiye’den Suriye’ye geçerek IŞİD saflarına katılanların önüne geçilmesi için de önlemler artırıldı. Son iki ayda Suriye’ye yasadışı yollardan geçmek isteyen 13 Türk vatandaşı sınırda yakalanarak ailelerine teslim edildi. Türkiye, Interpol üzerinden gelen liste doğrultusunda son 3 yılda çoğunluğu AB üyesi bir ülke vatandaşı olan 670 kişiyi sınırda yakalayarak geldikleri ülkelere iade etti. IŞİD saflarında savaşan 3 Türk çatışmalarda, 4 Türk ise yaralı olarak kaldırıldıkları hastanelerde yaşamını yitirmişti.
İSRAİL, HER RAMAZAN KATLİAM YAPIYOR!…
İsrail, her ramazan ayında yaptığı katliama bu sene de devam etti. Pazartesi gününden beri Gazze’yi bombalamaya başlayan İsrail, 400 ton bomba bullanarak 440 noktayı vurdu. Gece gündüz Gazze’ye bomba yağdıran İsrail, 35 Filistinli’nin ölmesine 300’den fazla kişinin de yaralanmasına yol açtı. İsrail, Hamas üyesi bir kişinin de bulunduğu eve insansız hava aracıyla uyarı ateşi açtı. Bu, ev halkına yönelik ‘binayı boşaltın’ mesajıydı. Saldırıyı önlemek için ev halkı ise ‘canlı kalkan’ olarak binanın üzerine çıktı. Ancak İsrail F-16’sı canlı kalkanlara rağmen binayı vurdu; 2’si çocuk 7 kişi can verdi. İsrail’in Gazze saldırısında İslami Cihad Hareketi’nin silahlı kanadı Kudüs Tugayları’nın önde gelen komutanlarından Hafiz Hamad’ın da hayatını kaybettiği açıklandı. Bu arada İsrail’in saldırısında hayatını kaybeden 6 kişiden birisinin hikayesi yürekleri yaktı. Bir süre önce nişanlanan Abdurrahman Ez-Zamili, düğünü Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin inşa ettirdiği Gazze Necmettin Erbakan Yetim Merkezi’nin toplantı salonunda yapmak istedi. Dernek yetkilileri ile görüşerek izin alan Ez-Zamili, İsrail’in saldırısında hayatını kaybetti. Binlerce kişinin katıldığı cenaze töreninde Ez-Zamili’yi nişanlısı uğurlarken gözyaşları sel oldu. İsrail’in saldırılarına Gazze’den füze atılarak karşılık verilmeye çalışılıyor. Kudüs’e düşen üç füze, 38 İsrailli’nin yaralanmasına yol açtı. Füzelerden seken şarapnel parçalarından 6, panik sebebiyle ise 32 İsrailli hafif şekilde yaralandı. Öte yandan İsrail ordu sözcüsü Yarbay Peter Lerner, “Hamas’a yönelik operasyonun” devam edeceğini ve çok sayıda yedek askerin göreve çağırıldığını açıkladı. İsrail’in saldırısına dünyanın çeşitli ülkelerinden farklı tepkiler geliyor. ABD, Gazze’deki terörist örgütlerce sivillerin hedef alınmasını kınadı ve İsrail’in kendini savunma hakkını destekledi. Avrupa Birliği, İsrail’in sivilleri katletmesini ‘esefle’ kınarken Türkiye, İsrail’e çağrı yaptı. Ankara, “Gazze’ye yönelik toplu cezalandırma yöntemiyle sürdürülen saldırılar derhal son bulsun” denildi. İran da, Müslüman ülkeleri ve toplumları, İsrail’e karşı etkili tepki göstermeye çağırdı.
IRAK: KİMYASAL TESİSİN KONTROLÜ MİLİTANLARDA…
Irak, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün başkent Bağdat’ın kuzeybatısındaki Muthanna’da kimyasal silah tesisini ele geçirdiğini BM’ye bildirdi. Irak’ın BM Daimi Temsilcisi Muhammed Ali El-Hakim tarafından BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a iletilen mektupta, IŞİD’in 11 Haziran’da Bağdat yakınlarındaki Muthanna tesisini ve içindeki kimyasal maddeleri ele geçirdikleri belirtildi. Saddam Hüseyin rejimi döneminden kalan kimyasal tesiste, aralarında sarin gazının da bulunduğu kimyasal maddeler ya da kalıntılar vardı. Ancak, Irak’a operasyona gerekçe gösterilen ve Saddam’ın devrilmesiyle son bulan ABD müdahalesi sonrası 2004 yılında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Irak’ta kitle imha silahlarının bulunamadığını söylemişti.
AB GÖÇMEN KARNESİ ÇÜRÜK…
Uluslararası Af Örgütü, Avrupa Birliği’nin (AB) göçmenlerin ve sığınmacıların hayatını tehlikeye attığını ve haklarını ihlal ettiğini öne sürdü. Af Örgütü’nün “Kale Avrupası’nın İnsani Bedeli” başlıklı raporunda, 2000 yılından beri en az 23 bin kişinin Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken hayatını kaybettiği belirtilerek, “AB, aşılması giderek imkansız hale gelen bir duvar örüyor” denildi.
EŞ-ŞEBAB SARAYI VURDU…
Somali’nin başkenti Mogadişu’daki cumhurbaşkanlığı sarayına düzenlenen saldırıda, 9 kişinin öldüğü ifade edildi. Başkent Mogadişu’da Eş-Şebab örgütü tarafından cumhurbaşkanlığı sarayına düzenlenen bombalı saldırının ardından saray muhafızları ile saldırganlar arasında çıkan çatışmada, 5’i saldırgan 9 kişinin hayatı kaybettiği açıklandı.
SREBRENİTSA’DA YİNE GÖZYAŞI…
Sırpların düzenlediği Srebrenitsa soykırımında hayatını kaybeden kurbanlardan kimlikleri tespit edilen 175’inin cenazesini taşıyan konvoy, 11 Temmuz’da toplu cenaze töreninin düzenleneceği Potoçari’ye götürüldü. Visoko şehrinden yola çıkan TIR’da bulunan cenazeler, burada vatandaşlar ve kurban yakınlarınca TIR’dan indirilerek, savaş esnasında BM bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlerin üs olarak kullandığı, işkence ve katliamın yaşandığı eski akümülatör fabrikasına yerleştirildi. Kurbanların tabutlarının eski fabrikaya taşınması sırasında yürek burkan anlar yasandı.
Ekonomi
MUSUL’A ELEKTRİK SATIŞI DURDU…
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi sonrası yaşanan süreç, Türkiye ve Irak arasındaki ticareti de etkiledi. Türkiye’den Musul’a ve Irak’ın başka bölgelerine yapılan elektrik ihracatının ne durumda olduğunu araştırdık. IŞİD’in kontrol altına aldığı Musul’a elektrik sağlayan Karadeniz Holding, Irak ile yapılan sözleşmelerinin yaklaşık 2 hafta önce sona erdiğini, bu nedenle bölgeye elektrik ihracatına ara verdiklerini açıkladı. Enerji Bakanlığı yetkilileri ise Musul’a elektrik satışı konusunda olumsuz bir bakış açılarının olmadığını dile getirerek, “Elektriği alan yerler IŞİD’in kontrolünde olsa da elektrik hanelere gidiyor. Hanelere giden elektriği kesmek gibi bir konu gündeme gelmedi” dedi. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün ele geçirdiği Musul’un elektriğini sağlayan Karadeniz Holding’e bölgede yaşanan son gelişmeleri ve Musul’a elektrik satmaya devam edip etmediklerini sorduk. Şirket, çok yakın bir zamana kadar Musul ve civarındaki başka bölgelere elektrik ihraç ettiklerini ancak sözleşmelerinin sona ermesi nedeniyle elektrik ihracatına geçtiğimiz ay içerisinde ara verdiklerini açıkladı. Karadeniz Holding grup şirketlerinden Kartet’in, gruba ait Silopi’de bulunan elektrik santralinde üretilen elektriği 2003 yılından bu yana Irak’a ihraç ettiğini vurgulayan Holding yetkilileri, şu bilgileri verdi: “Irak ulusal elektrik şebekesine teslimi yapılan elektrik, Reşidiye, Zaho, Dohuk ve Musul bölgelerine paylaştırılıyor. Her defasında birer yıl olarak yapılan ihracat anlaşmamız ve lisansımız sürelerinin sonra ermesi nedeniyle, elektrik ihracatına haziran ayı içerisinde ara verildi.” Karadeniz Holding, sözleşmenin yenilenmesi için Iraklı yetkililer ile görüşmelerine devam ediyor ve şirket yetkilileri, sözleşme yenilenir yenilenmez Irak’a elektrik ihracatına devam edeceklerini vurguluyor. Enerji çevrelerinden edinilen bilgilere göre, Musul bölgesine yapılan elektrik satışı Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (KRG) üzerinden gerçekleşiyor. Kuzey Irak elektriğin bir bölümünü kendisi kullanıyor, bir bölümünü de Musul’a veriyor. KRG, merkezi Irak hükümetinin kendisine bu konuda açtığı bir fon üzerinden ödemeleri yapıyor. Yani teknik olarak ödemeyi KRG yapıyor. El Cezire Türk’ten Melis Kobal’ın 18 Haziran 2014 tarihli haberinde, Karadeniz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Karadeniz’in “Irak’ın enerji ihtiyacının yüzde 10’unu karşılıyoruz, henüz bize dokunan bir şey yok, psikolojik gerginlik var” sözlerine yer veriliyor.
DENİZLİMİZ EMİN ADIMLARLA…
Türkiye’nin özellikle tekstilde ilk sanayi kümelenmesi örneklerinden biri olan Denizli ilimiz başarılarıyla, son 30 yıldır hep gündemde. 2001’deki kendi mali krizimizde ve 2008’de başlayan küresel krizin zor günlerinde bazı acılar yaşadı ama kısa sürede kendini toparladı ve yeniden büyük hedeflere kilitlendi. Denizli Sanayi Odası (DSO) Başkanı Müjdat Keçeci, cumhuriyetimizin 100’üncü yılı için ihracat hedefini 15 milyar dolar olarak belirlediklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor: Bugün, Denizli Organize Sanayi Bölgesi’nde 184 sanayi parselinde 130 fabrika bulunuyor ve burada 30 bin kişilik istihdam sağlanmış durumda. DSO’nun öncülüğünde, kurulan bir diğer OSB; Çardak Özdemir Sabancı OSB ile de 98 sanayi parselli bir OSB Denizli’ye kazandırıldı. Şimdi bu bölge yatırımcı bekliyor. Ayrıca, 623 dönüm arazi üzerine kurulan Denizli Deri İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde de tüm alt yapı ve üst yapı tamamlandı. Şimdi de; mermer, makine-metal sektörlerine yönelik ihtisas OSB’leri ve 11 bin dönümlük bir alana yayılan ıslah OSB çalışmalarını sürdürüyoruz. Yıllık ihracat rakamlarına göre 2013’te 3 milyon 83 milyon dolarlık ihracatla Türkiye’nin 8’inci ili olduk. Denizlili ihracatçı 2013 yılında aylık bazda rekor rakamlara imza attı. Kasım ayında tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rakamı olan 320 milyon doların üzerine çıktık. Bu performans 2014 yılında da devam ediyor ve aylık ihracat rakamı 300 milyon dolara yakın seviyelerde seyrediyor. Aylık 400 milyondolarlık ihracata ulaşmak için yeni yatırımlar yapılması gerekiyor. Ne yazık ki son teşvik uygulamalarından Denizli olumsuz etkilendi. Yine de biz, 2023 yılı hedefimiz olan yıllık 15 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmak için emin adımlarla ilerliyoruz. Tekstil ve konfeksiyon sektörünün Denizli ihracatı içindeki payı 2003- 2013 periyodunda yüzde 82.1’den yüzde 45.6’ya gerilerken, elektrik – elektronik ve demir-demir dışı metaller ihracatının payı yüzde 7.4’ten yüzde 26.1’e yükseldi. Madencilik sektörü ihracatı yüzde 20’nin üzerinde arttı.
TÜKETİCİDEN VEKÂLET ÜCRETİ ALINMAYACAK…
Çalışmaları bir ayı geride bırakan torba yasa paketinde, CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve arkadaşlarının verdiği önergenin kabul edilmesiyle tüketici hakem heyetlerinde vekalet ücreti kaldırılıyor. Uygulamanın tüketici hakem heyetlerine yapılan başvuruları artıracağı belirtiliyor. CHP’li vekiller Aydın Ayaydın, Rahmi Aşkın Türeli, İzzet Çetin, Musa Çam ve Adnan Keskin’in verdiği ve muhalefetle iktidarın ortak oylarıyla kabul edilen önergeye göre, tüketici hakem heyeti kararlarında vekalet ücreti ödenmesine karar verilemeyecek. Önergenin gerekçesinde ise, tüketici hakem heyetleri tarafından uyuşmazlıkla sonuçlanan taraf için vekalet ücreti kararı çıkmasının tüketicilerin hak aramaktan çekinmesine neden olduğu vurgulandı. Bu nedenle, kanunla düzenlenmesi zorunluluğunun doğduğu ifade edildi. CHP’li Ayaydın da, hakem heyetlerinin çok yüksek vekalet ücretleri belirlediğini bunun da insanların hak aramaktan kaçınmasına neden olduğunu söyledi. Ayaydın, “Tüketici hakem heyetleri esasen böyle bir vekalet ücretine karar veremez. Bunu net bir şekilde yasaya yazıyoruz” dedi.
WALTON’LAR ARAYI AÇIYOR…
Ekonomi dergisi Forbes, Amerika’nın en zengin ailelerinin sıralamasını yayınladı. En az 1 milyar dolarlık serveti olan 185 aile listeye girdi. Bütün ailelerin toplam serveti 1.2 trilyon dolara denk geliyor. Çoğu servetlerini daha da artırmak için çalışırken, bir kısmının varisleri daha yavaş hareket ediyor. Ama neredeyse hepsinin Amerikan tarihinin efsane işletmeleri ve markalarıyla bağlantıları var. Bunların arasında Jack Daniel’s, L.L. Bean, Getty Oil, Hallmark ve Budweiser yer alıyor. Amerika’nın ve aynı zamanda dünyanın en zengin ailesi Walton’lar. Aile Wal-Mart Stores’un kurucusu Sam Walton’ın hayatta olan çocuğu ve yeğenlerinden oluşuyor. Aile şu anda, 2005 yılında bir uçak kazasında ölen oğlu John’un eşi ve kardeşi James Bud Walton’ın iki kızından ibaret. Onların serveti 152 milyar doları buluyor. Bu rakam, ikinci sıradaki en zengin aileden 63 milyar dolar daha fazla. Amerika’nın üç zengin ailesinin servetinin toplamı ise 301 milyar dolara denk geliyor. İkinci sırada 89 milyar dolarlık servetiyle Koch Ailesi var. Koch Indstries, 115 milyar dolar’lık satışıyla ülkenin en büyük ikinci özel firması. William ve Frederick Koch ülkenin en zengin 10 kişisi arasında da yer alıyor. Mars Ailesi de 60 milyar dolarlık servetle listeye üçüncü sıradan girdi. Jacqueline, John ve Forrest Mars, dünyanın en büyük şekerleme fabrikasının sahibi. Üç kardeş de şirketin yönetim kurulunda bulunuyor. Şirket, 1911’de büyük dedeleri Frank Mars tarafından kuruldu. Milky Way ve Snickers gibi markaları bünyesinde bulunduruyor. Pedigree, Whiskas ve Uncle Ben’s gibi markaların da sahibi
ALIŞVERİŞE TOK ÇIKIN…
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, tüketicileri Ramazanda yapacakları alışverişler konusunda uyardı. Yazıcı, açlık hissinin tavan yaptığı iftar saatine yakın zaman dilimlerinde değil, öğleden önce alışveriş yapılmasını önerdi. Bakan Yazıcı, yazılı açıklamasında tüketicilere ramazanda yapacakları alışverişlere ilişkin uyarılarda bulundu. Ramazanın gelişiyle, başta televizyon kanalları olmak üzere basın yayın organlarında özellikle gıda maddelerine ilişkin reklamların çoğaldığını belirten Yazıcı, oruç tutmaktan kaynaklanan açlık hissinin gıda alışverişini arttırdığını ifade etti. Yazıcı, Ramazanda insanların bilinçsiz gıda alışverişi yapma eğiliminde olduğunu, bu durumun da ihtiyaç duyulandan daha fazlasının satın alınması, hatta ihtiyaç duyulmayan ürünlerin de alınması gibi sonuçlar doğurduğunu belirtti. Olumsuz durumların yaşanmaması için mutlaka liste yapılması ve listeye sadık kalınması gerektiğini vurgulayan Yazıcı, “Açlık hissinin tavan yaptığı iftar saatine yakın zaman dilimlerinde değil, öğleden önce sakin zamanlarda alışveriş yapılmalıdır” değerlendirmesinde bulundu. Yazıcı, alışverişten sonra fiş veya fatura alınması ve bunların da bir süre saklanmasına işaret ederek, özellikle gıda maddelerinin etiket bilgileri, tüketim tarihi, raf ömrü ve ambalajlarının kontrol edilmesi gerektiğine dikkati çekti. Ambalajlı ürünleri tercih etmenin daha sağlıklı olacağına işaret eden Yazıcı, indirimli satış fiyatlarının gerçek indirim olup olmadığının kontrol edilmesini istedi. Kredi kartıyla yapılan alışverişlerde daha dikkatli davranılması gerektiğine dikkati çeken Yazıcı şunları kaydetti: “Bilinçli tüketici, basiretli tacir düşüncesini şiar edinen bir ekonomik ortamı sağlamak için tüketicilerimizin bahsi geçen tavsiyeleri dikkate alması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alışverişin tüm taraflarının sahip olduğu haklar ve üzerine düşen yükümlülükler konusunda farkındalığa sahip olması, tüketicilerimize daha güvenilir ve kolay bir alışveriş ortamı sağlarken, üreticilerimizi de ekonomik olarak daha ileri düzeye taşıyacaktır. Bakanlığımızın merkez ve taşradaki denetim elemanları da vatandaşlarımızın ekonomik çıkarlarının korunması için denetim faaliyetlerini aralıksız sürdürmektedirler.”
40 SAATTE KIBRIS’A YÜZEREK YATIRIM ÇAĞRISI YAPACAK…
Altınbaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Vakkas Altınbaş, Kuzey Kıbrıs’a Türk yatırımcıların çekmek için ses getirecek bir eyleme hazırlanıyor. Kuzey Kıbrıs’a yatırım davetini farklı bir yöntem ile dünya kamuoyuna göstermeye hazırlanan Altınbaş, 18-20 Temmuz arasında iki gün boyunca Mersin Anamur’dan Girne’ye yüzecek. Maraton öncesinde düzenlediği toplantıda konuşan Altınbaş “KKTC’nin Türkiye’ye yüzme mesafesi kadar yakın olduğu gerçeğinden yola çıkarak, işadamlarının dikkatini yatırım için çok uzaklara gitmeye gerek olmadığına, Kıbrıs’ın da birçok sektör için cazip olduğuna dikkat çekmek istiyorum” dedi. KKTC’nin eğitim, sağlık ve turizm alanında çok büyük fırsatlar sunduğunu belirten Altınbaş “Yavru vatan için evlatlarını savaşa gönderen anavatanın sanayicileri ve işadamlarını KKTC ekonomisine katkıya davet ediyorum” dedi. KKTC’ye doğru atacağı her kulacın ekonominin önde gelen aktörleri için de bir yatırım çağrısı niteliği taşıyacağını belirten Altınbaş, 40 saat sürecek yüzme maratonunu, özel yaptırılan bir kafes içinde ve dünya rekortmeni antrenör Mert Karabetça eşliğinde gerçekleştirecek. Altınbaş “Yüzmeyi geçen yıl öğrendim. Bir yıl sonra 56 yaşında bu eylemi gerçekleştiriyorum” dedi. Altınbaş Holding’in Kıbrıs’da 300 milyon dolarlık yatırımı bulunuyor.
16 MİLYON TURİST GELECEK PARİS’İ TAHTTAN İNDİRECEK…
İstanbul turist sayısında Fransa’nın başkenti Paris’i geçerek, Avrupa’nın ikinci büyüğü olacak. 2016 yılında yaklaşık 16 milyon turisti ağırlayacak olan İstanbul’un Londra’nın ardından ikinci sıraya yerleşmesi bekleniyor. MasterCard tüm dünyada 132 kenti kapsayan ‘Hedef Şehirler Endeksi’ raporunu yayımladı. Rapora göre İstanbul, tüm dünyada en hızlı büyüyen turizm şehri olarak dikkati çekti. Bu yıl Avrupa’da Londra ve Paris’ten sonra en çok ziyaretçiyi çekeceği hesaplanan İstanbul, 11.6 milyon turistle Avrupa’da üçüncü, tüm dünyada yedinci büyük seyahat şehri oldu. 2014’te Londra 18.7 milyon, Paris 15.6 milyon turisti ağırlayacak. Geçen yıl 9.8 milyon ziyaretçi alan İstanbul’un 2014’te yüzde 17.5 büyüme kaydedeceği öngörüldü. MasterCard’ın araştırmasına göre ziyaretçi artışında İstanbul dünyanın zirvesinde. Bu yüksek performansla İstanbul’un 2016’da Paris’i geçerek Avrupa’nın ikincisi olacağı hesaplandı. İstanbul’a 2016’da 16 milyon turistin geleceği tahmin ediliyor. Ziyaretçi harcamalarına göre sıralamada İstanbul, Barselona’nın ardından dördüncü sırayı aldı. İstanbul 9.8 milyar dolarlık toplam turizm geliriyle dünyada 10’uncu oldu. ‘Hedef Şehirler Endeksi 2014’e göre İstanbul’a en çok turist gönderecek şehir 500 bin ziyaretçiyle Londra. Londra’dan gelen turistlerin İstanbul ekonomisine 412 milyon dolar gelir bırakması bekleniyor. İkinci sırada 448 bin ziyaretçiyle Paris geldi. Ancak Paris’ten gelen ziyaretçilerin Türk turizmine katkısı daha büyük olacak. 2014’te İstanbul’u ziyaret edecek Parisliler’in toplam 512 milyon dolar gelir bırakacağı hesaplandı.
HAVADA AŞK KOKUSU VAR…
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Başbakan Tayyip Erdoğan’a ‘Lufthansa ile THY’yi ortak işletmeciliğe sokalım’ teklifiyle flört etmeye başlayan ancak son dönemde aralarına kara kedi giren Lufthansa ile Türk Hava Yolları (THY) yeniden masaya oturuyor. Bir dargın, bir barışık iki havayolu devi, yeni bir marka yaratmak için kolları sıvadı. Gelir bazında Avrupa’nın en büyük havayolu olan Lufthansa’nın CEO’su Carsten Spohr, yeni bir marka ile uzun mesafeli ve düşük maliyetli uçuşlar başlatabileceklerini açıklayarak, “Bu konuda THY ile ileri düzeyde görüşmeler yürütüyoruz” diye konuştu. Geçen ay kâr uyarısı yapan Lufthansa’nın yatırımcılar için çekiciliğini artırmayı amaçlayan faaliyet planını açıklayan Spohr, bu strateji ile Ortadoğu ülkelerinin havayollarının yanı sıra düşük fiyatlı uçuş düzenleyen şirketlerle de rekabet etmeyi hedefliyor. İş Yatırım Havacılık Analisti Efe Kalkandelen Lufthansa’nın açıklamasının ardından THY hisselerinin yükseldiğini belirterek, “Lufthansa, özellikle Ortadoğu’daki havayolu şirketleri ve düşük maliyetli havayolu şirketleriyle artan rekabete karşı geçtiğimiz hafta Air China ile bu hafta da THY ile stratejik ortaklıklar kurarak cevap vermeye hazırlanıyor. Eğer anlaşma imzalanırsa THY bakımından Lufthansa’nın daha yüksek gelirli müşterilerine ulaşabilmesi açısından THY için olumlu olacaktır” değerlendirmesini yaptı. İşbirliği açıklamaları sonrasında THY hisseleri dün yüzde 3 oranında yükseldi. Lufthansa dünyanın ikinci büyük havayolu pazarı olan Çin’de konumunu güçlendirmek amacıyla Air China ile de bu hafta ortaklık anlaşması imzalamıştı. Anlaşmaya göre iki şirket birbirlerinin uçuşları için bilet satacak ortak bir birim kurarak, belirli rotalar üzerinde elde edilen geliri paylaşacak. Lufthansa daha önce United Airlines ve Air Canada ile Avrupa uçuşları, Japon ANA ile de Japonya güzergahları için benzer anlaşmalar yapmıştı.
BUĞDAYDA %15 KAYIP VAR 18 MİLYON TON BİZE YETER…
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, buğday üretimiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Basın yayın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle iftarda bir araya gelen Eker, Türkiye’nin geçen sene buğday üretiminde 22 milyon tona ulaşarak cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığını hatırlattı. TÜİK’in ilk tahminlerine göre bu sene kuraklığın etkisiyle geçen yıla göre yüzde 10-15 arasında rekolte kaybı yaşanacağını bildirdiğini aktaran Eker, şöyle devam etti: “Bizim ihtiyacımız, Türkiye’nin bir yıllık ekmek, un, tohum ihtiyacımız 18 milyon ton. 18 milyon ton buğday olduğunda Türkiye kendi ihtiyacının tamamını karşılamış oluyor. Bu sene bizim üretimimiz yaklaşık 20 milyon ton. Şu an itibarıyla Türkiye genelinde buğdayda yüzde 60’a yakın hasat tamamlandı. Türkiye’de 18 milyon ton buğday varsa ekmeğini de yemliğini de karşılıyor. Geçen sene 4 milyon ton fazlamız vardı. Bu yıl stokumuz 2 milyon ton buğday.” Bakanlığının projeleri hakkında bilgi veren Eker, çobanlığı ‘sürü yöneticiliği’ eğitimi adı altında projelendirdiklerini ve destek ödemesi yapıldığını kaydetti. Eker, çobanlığa gereken önemin verilmediğini dile getirdi.
Güncel/Siyasi
MİLLETİN ANASINA KÜFREDENLE FOTOĞRAF ÇEKTİRİYORSUN…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “Devletin değil milletin tarafında olacağım” sözlerine, “Peki o zaman milletin anasına küfreden adamla ne iş tutuyorsun, o adamı niye yanına alıp fotoğraf çektirip duruyor, o adamı niye yanında bulunduruyorsun? Peki, milleti tekmeleyen adamı hâlâ kendi kadronda tutan sen değil misin? Onun hakkında soruşturma açılmasını engelleyen sen değil misin?” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “İnsan gülmeden edemiyor. Ya sen devletin adamı değil misin? Sen devlet değil misin? Bu kadar cahil, dünyada ikinci bir adam olmamıştır. Devlete meydan okuyacakmış, yani kendi kendisine meydan okuyacakmış, yani kendi kendisiyle kavga edecekmiş. Devleti yöneten sen değil misin? Valiyi, kaymakamı, polisi atayan sen değil misin? Valiye, kaymakama, polise talimatı veren değil misin? O talimatları verdiğini de kendin söylemiyor musun? Onları vatandaşın üzerine saldırtan sen değil misin? Namuslu çalışan, rüşvet almayan gümrük müdürünü dahi süren sen değil misin? Soma’da acılı madenciyi tokatlayacaksın, sonra milletin tarafında olduğunu söyleyeceksin. Ya o tokatladığın vatandaş millet değil mi? Çiftçi gelip sana derdini anlatmak isteyecek, sen de ona ‘Ananı da al git’ diyeceksin. Hani yanında tutup fotoğraf çektirdiğin adamın yaptığı gibi. Peki onun anası ve anasına küfrettiğin çiftçi millet değil mi? Bir cumhurbaşkanı adayı düşünün ki, yıllardır ülkeyi başbakan olarak yönetmiş. 10 yıl sonra çıkmış ülkesinde ‘paralel bir devlet’ kurulduğunu söylüyor. Peki söylediğin o paralel devlet nereden çıkmış? ‘Ne istediler de vermedik’ dediği yerden çıkmış! Defalarca sordum, ‘ne istediler; ne verdin, ne vermedin ki kavga çıktı’ diye, cevap vermiyor. Ama bugün çıkmış cumhurbaşkanı olursa ilk ve en önemli işi kendisinin yarattığı, ürettiği bir düşmanla mücadele etmekmiş. Komik ötesi bir durum. Amacı ne biliyor musunuz? Eğer bu kavganın nereden çıktığını bilirseniz onu da anlarsınız. Kavga yolsuzluklar, hırsızlıklar ortaya çıkmasın diye. Yolsuzluk, hırsızlıkları ortaya çıkınca, onları gizlemek için düşmanlar üretiyor. O sözünü ettiği düşman kendisinin yarattığı bir düşman, kendisi mücadele ediyor? Devleti böyle biri yönetiyor ve şimdi de cumhurbaşkanlığına aday. Türkiye buna layık değil.”
GAZETECİLİĞE KRİTER BELİRLEYECEĞİZ…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 212 sayılı Basın İş Kanunu’nda kapsamlı değişiklik yapacaklarını belirtirken, “Gazetecilik mesleğini ve sıfatını gerçekten taşımaya layık olmak için hangi kriterlere ve ölçülere sahip olmak gerektiğini bulmalıyız” dedi. Arınç, dün TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen ve internet sitelerini Basın Kanunu kapsamına alan tasarının görüşmelerinde yaptığı açıklamada, tasarıyla, internet haber sitelerine Basın Kanunu içinde yer bulmak istediklerini belirterek, “Bütün internet haber sitelerini bu kanun kapsamına alınacağı öngörülseydi, özgürlük ortamının tartışıldığı Türkiye’de belki aleyhte bir puan olacaktı. Girmek isteyenler beyannamesini vererek girecek ve bazı haklardan yararlanacak, girmek istemeyenler bugünkü gibi yayınlarına devam edecek. Bundan daha seçenekli, özgürlükçü tutum düşünülemez” diye konuştu. Medya sektöründe özellikle patronların olumsuz tutum ve davranışları sebebiyle basın çalışanlarının hiçbir güvencesinin olmadığını dile getiren Arınç, “Çok düşük ücretlerle çalışıyorlar, her an kapı önüne konulma tehdidi var. Bu konuda çalışan sendikaların da çok fazla etkilerinin olmadığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Zaman zaman Türkiye ile ilgili raporlarda, “Türkiye’de basın özgürlüğü yok” denilerek Türkiye’nin özgürlük olmayan bir ülke olarak tanıtıldığını belirten Arınç, “Gazetecinin hangi suçu işlediği için cezaevinde olduğuna baktığınızda, banka soyma teşebbüsünden veya öldürmek fiilinden dolayı cezaevinde olduğunu görüyorsunuz; bölücü veya başka terör örgütüyle doğrudan eylem birliği içinde patlayıcı sakladığını veya bir başka yere naklettiğini görüyorsunuz. ‘Gazetecilik’ sıfatı bu kadarı ucuz mu? Biz kime, ‘gazeteci’ diyeceğiz? Herkes, ‘ben gazeteciyim’ dediği zaman gazeteci mi olacak? Mesela en son 49 kişi içeride tutuklu veya hükümlüdür. Bu sıfatı taşıyan veya taşıması gerekenleri dikkate aldığımızda bunun 5’i geçmeyeceğini görürsünüz. Gazetecilik mesleğini ve sıfatını gerçekten taşımaya layık olmak için hangi kriterlere ve ölçülere sahip olmak gerektiğini bulmalıyız” dedi.
KOMİSYONDA TAKTİK SAVAŞLARI…
4 eski bakan hakkında kurulan soruşturma komisyonu, dün ilk toplantısını gerçekleştirerek Başkanlık Divanı’nı seçti. Komisyon Başkanlığı’na Ak Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü, Başkanvekilliği’ne Ak Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, sözcülüğe Ak Parti Bursa Milletvekili Kemal Şerbetçioğlu ve katipliğe Ak Parti Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz seçildi. Yargıdaki soruşturmanın gizlilik kararı doğrultusunda TBMM’deki soruşturma komisyonunda da gizlilik önlemleri alındı. Toplantıya sadece görevli uzman alınırken, komisyon toplantısının kapısı kilitlendi. Komisyon toplantı salonunun bulunduğu koridora ise gazetecilerin girmesi yasaklandı. Edinilen bilgilere göre, toplantıda komisyonun muhalefet üyeleri komisyonun ciddi bir yargılama işi yapacağını dile getirerek Başkanlık Divanı’nda muhalefet partileri üyelerine de yer verilmesini istedi. Muhalefet üyeleri, “Niteliği itibarıyla en önemli iddiaları araştıracak olan ve ağır sorumluluk alan komisyonun Başkanlık Divanı’nda muhalefet de temsil edilmeli. Nihayetinde Meclis’te bir yargılama faaliyeti yürütecek. İktidar partisinin bu konuda objektif olması gerekir” diye konuştu. Köylü ise, “Biz de adalet ve gerçeğin ortaya çıkması için faaliyet yürüteceğiz” karşılığını verdi. Ancak muhalefet partilerinin yönetimde temsil edilme talebi kabul görmedi. Komisyonda muhalefet partileri üyeleri 4 eski bakan hakkındaki fezlekeler ve ekli dosyaları derhal görmek istediklerini dile getirdi. CHP’li üyeler, “Komisyon yargılama faaliyeti yürütecek. Savcılığın iddiaları okuyup incelememiz gerekiyor ki, kimleri dinleyeceğimiz, hangi belgelerin izini süreceğimiz, nasıl bir yöntem inceleyeceğimiz belli olsun. O nedenle derhal soruşturma dosyalarını okumak istiyoruz” talebinde bulundu. Köylü ise, komisyonunun faaliyetlerine başlaması için seçilen yönetimin Resmi Gazete’de yayımlanması zorunluluğuna işaret ederek, “Ancak Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra bu konuyu konuşabiliriz” karşılığını verdi. Komisyon, çalışmalarına başlamadan yine taktik savaşa sahne oldu. Muhalefet, Ak Parti iktidarının 4 eski bakanla ilgili dosyaların incelenmesini geciktirmek için komisyon yönetiminin Resmi Gazete’de yayımlanmasının geciktirilmesi taktiğine önlem geliştiriyor. TBMM kapanıncaya kadar komisyon yönetiminin Resmi Gazete’de yayımlanmamasına karşı muhalefet, geçmişteki soruşturma komisyonlarının yönetimini seçtikten sonra hangi tarihte Resmi Gazete’de yayımlandığını incelemeye aldı. Geçmişteki soruşturma komiyonlarının 5 ila 10 gün içinde Resmi Gazete’de yayımlandığı belirlendi. CHP başta olmak üzere muhalefet partileri üyelerinin soruşturma komisyonu yönetiminin Resmi Gazete’de geciktirilmeyerek Meclis kapanmadan yayımlanması için TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le görüşmeye hazırlanıyor. Muhalefet üyelerinin ayrıca, TBMM İçtüzüğü’ndeki hükümler doğrultusunda 3’te 1 sayıyı yakalayarak komisyonun toplanmasını sağlamayı planladığı öğrenildi.
MERMİ TESADÜFEN CEMEVİNE DÜŞMÜŞ…
Okmeydanı Cemevi’ndeki bir cenaze törenine katılan Uğur Kurt’un ölümüne neden olan polis memuru S.K., ifadesinde, “Korku ve panik nedeniyle, göstericileri korkutma amacıyla ateş ettim” demesine rağmen aracın alev almasından sonra şoförün kapısını açamadığını, kendisinin arkadan uzanarak kapıyı açtığını söylemesi dikkati çekti. S.K., molotof isabet eden Akrep aracından indiğinde üzerinde olmayan silahını geri dönerek aldığını ve bulundukları aracın alev alması üzerine korktuğunu ve “diri diri yakılacaklarını” düşündüğü için ateş ettiğini savundu. S.K., 22 Mayıs’taki olaydan 3 gün sonra, müfettişlere ifade verdi. 5 yıllık polis olduğunu ve ocakta Terörle Mücadele Şubesi’nde başladığını, 3 aydır shortland (Akrep) ekip memuru olarak çalıştığını anlatan 31 yaşındaki S.K., olay günü shortlandla Piyale Paşa caddesine çıktığı sırada, molotof atılması sonucu araçta yangın çıktığını belirterek şöyle dedi: “Şoför Veli abi arabadan inmeye çalıştıysa da sağ tarafı yanmakta olduğu için panik nedeniyle kapıyı açamadı. Ben içeriden arkada oturduğum için uzanarak şoförün kapısını açtım. Veli abi atladı. O sırada ekip amirimizin de atladığını gördüm. Shortlandın içinde yüksek bir hararet oluştu. Yandığımızı düşünerek arkadan biz de atladık. Yere indiğimde ekip amirimin ve şoförün yanmaya devam ettiğini fark ettim… Ben arabadan atladıktan sonra silahımı almak için shortlanda geri döndüm. Silahımı aldığım sırada 1-2 el silah sesi duydum. Ekip amirimizin shortlandın arkasına gelerek silahının namlusunu çekip doldurmaya çalıştığını fark ettim. Ancak eli yandığı için dolduramadığını gördüm. O ara sağ tarafımızdan molotof atılmakta olduğunu fark ettim. ‘Abi molotof yiyorsun’ diye bağırdım. Ekip amirimiz Şehabettin kendini kenara attı. Molotoftan kurtuldu. Ben duyduğum silah sesi ve yediğimiz molotof nedeniyle diri diri yakılacağımızı düşündüm. Bu sebeple bize molotof atmakta olan şahısları korkutma düşüncesiyle önce yere sonra da havaya ateş ettim. Olay sırasında benim de kollarım, alnım ve yüzüm yandı. Bununla ilgili sağlık kuruluşu raporlarımı bilahare ibraz edeceğim. O bölgede cemevi olup olmadığını bilmiyordum. Cemevini de görmedim. Molotofçuları korkutmak için yaptığım ateş sırasında silahımdan çıkan merminin tesadüfen başka birine denk geldiğini düşünüyorum. Cemevinin bahçesinde bir şahsın silahla vurularak öldüğünü duydum. Ancak benim silahımdan çıkan kurşunla öldüğünü şimdi öğreniyorum. Zira benim o tarafta bulunan insanlara direkt ateşim söz konusu değildir. Dediğim gibi içinde bulunduğum korku ve panik nedeniyle göstericileri korkutma amacıyla ateş ettim. Bunu insanlara karşı kullanma düşüncesiyle değil korkutma amacıyla yaptım. Nitekim bu ateşten sonra göstericiler kaçtı.” S.K.’nın, “vurulduğunu sonradan öğrendim” demesine rağmen görüntülerde, Uğur Kurt’un vurulmasından saniyeler sonra bir vatandaşın aralarında S.K.’nın da olduğu polislere doğru birinin vurulduğunu söyleyerek ambulans çağırmalarını istediği, buna karşın polislerin, “Görmüyor musun bizi yaktı” diye bağırarak ambulans çağırmadığı ortaya çıkmıştı. Olay sırasında cemevinde bulunan tanıklar ise müfettişe verdikleri ifadelerde S.K.’nın cemevi avlusunu “hedef alarak” ateş ettiği iddiasında bulundu.
PENSİLVANYA’DAN NASİHAT ALDILAR…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim kampanyasında dördüncü mitingini dün Tokat’ta yaptı. Erdoğan özetle şunları söyledi: “Cumhurbaşkanlığı makamını sadece oraya geldiği zaman orada monşer gibi yönetmekle bu ülke yönetilmez. Bu gayret işi, bu sevda işi, bu sevdanız olmazsa olmaz, bu derdiniz olmazsa, milletinin dertleriyle dertlenme kabileyitiniz olmazsa bu ülkeye bir şey veremezsin, bu millete bir şey veremezsin. İşte çıkmış adayların bir tanesi ne diyor, Aman Yarabbi, ‘Filistin meselesinde Türkiye tarafsız kalması gerekir’ diyor. Şu hale bak ya, şu hale bak. CHP’nin, MHP’nin adayı bunu söylüyor. İsrail bombaları yağdırıyor, savunmasız insanlar ölüyor, hala ‘Filistin meselesinde tarafsız olacaksın’ diyor. Bu ne anlayıştır. İşte görev yaptığı yerdeki mantığı da buydu, anlayışı da buydu. Şu anda ana muhalefetin başına bakıyorsun, yavru muhalefete bakıyorsun, Başbakan’a her gün küfrediyorlar, hakaret ediyorlar. Dertleri ne? Söyleyeyim; adaylarına dediler ki, ‘sen kibar ol, diğer yanını bize bırak’, adaylarına onu söylediler. ‘Biz başbakanı şöyle bir köpürtelim, onu gerelim.’ Evet, Pensilvanya’dan da öyle bir nasihat aldılar. Önceki gün İstanbul’da bindiği Marmaray’ın Demirel’in cumhurbaşkanlığı ve Ecevit’in başbakanlığı döneminde olduğunu söyleyen İhsanoğlu’na yüklenen Erdoğan, “Marmaray’ı yapan biziz. Bununla ilgili ne Demirel’in ne Ecevit’in burayla ilgili en ufak bir katkısı yok. Biz başladık biz bitirdik. İnsan biraz haya eder ama cumhurbaşkanı adayı beyefendinin bundan bile haberi yok” dedi Erdoğan şöyle devam etti: “Ben tarafım ama nerenin tarafıyım? Milletin tarafıyım. Diyor ki, ‘bak hemen ayrımcılığa başladı.’ İşte bu ifadeyi anlayamayacak kadar zavallısın. Milletin tarafında olan ayrımcı olur mu be? Millet kim? 77 milyon. MHP’ye, CHP’ye, BDP’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum: Erdoğan bu milletinin cumhurbaşkanı adayıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimleri yeni Türkiye’nin ilanı olacak. Türkiye şaha kalkacak.”
GÜNDEMDE AF YOK…
TBMM’de görüşülen ‘Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı’nın dört maddesi önceki gün ve dün uzun görşümeler sonunda kabul edildi. Tasarının ikinci maddesinde hükümetin gerekli görülmesi halinde, yurtiçindeki ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme yapılmasına karar vereceği, silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri için gerekli tedbirlerin alacağı ve bu tedbirlerle ilgili kamuoyunu bilgilendireceği belirtiliyor. Tasarıyla ilgili bilgi veren Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) kaldırılmasının şu anda gündemlerinde olmadığını belirterek, şöyle konuştu: “Kaldırılmasından fazla da bir kayıp olmuyor ama şu anda onu düşünmüyoruz. Çözüm sürecinin aldığı mesafe içinde düşünülebilecek bir konudur. Af diye bir şey gündemde yok. Örtülü af diye bir şey bu yasada yok. Yasada ne var? Eve dönüşlerle ilgili çalışmalar yapılabilir, yeni yasal düzenlemeler olabilir, onlar Meclis’e gelecektir. ” TBMM’de çözüm paketinin ilk 4 maddesi kabul edildi. CHP’li bazı milletvekilleri, 5. madde üzerinde konuşan AK Parti Adıyaman Milletvekili eski CHP’li Salih Fırat’ı protesto için kürsüye sırtlarını döndü. Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, aranın ardından komisyon ve hükümetin yerini almaması üzerine birleşimi, bugün saat 14.00’te toplanmak üzere kapattı.
‘ERDOĞAN’A KARŞI YÜREKLİ BİR SAVCI LAZIM’…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Haber Türk televizyonunda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 17 Aralık sürecine değinen Kılıçdaroğlu, “Şimdi ben yürekli ve namuslu bir savcı bekliyorum. Erdoğan hakkında da fezleke düzenlemesi lazım” dedi. Başbakan Erdoğan’ı sert bir dille eleştiren Kılıçdaroğlu, “Erdoğan küfür etmese biz çıkıp ne diyeceğiz. Hangi milletin adamısın sen? Ben hayatımda Erdoğan kadar ikinci bir siyasetçi görmedim. Yalanı ortaya çıkmasına rağmen çıkıp özür de dilemiyor. Kabataş İskelesi buna bir örnekti. Erdoğan, tarihi bilmiyor, tarih kitabı veya kitap okuduğu konusunda ciddi endişelerim var. Bir ülkeyi yöneten bu kadar cahil olamaz” dedi. Kılıçdaroğlu, “AKP’ye oy veren vatandaşlarımdan da aynı şeyi isterim. Allah size akıl vermiş, sorgulama yetkisi, yeteneği vermiş. Oturacaksınız liderleri kendi aklınızdan tartacaksınız. Bana yalan söyleyen birisine niye oy vereceğim diye düşünmeli” dedi 17 Aralık sürecine değinen Kılıçdaroğlu, “Belge, delil vardı. Yeri zamanı geldiğinde doğruları savunduk. Şimdi ben yürekli ve namuslu bir savcı bekliyorum. Erdoğan hakkında da fezleke düzenlemesi lazım. ‘Oğlum paraları sıfırla demek’ kolay değil. 17 Aralık günü yapılan tespitler. Mahkemenin dinleme kararının süresi nedir onu bilmiyoruz. Devam veya kesilmiş olabilir. Erdoğan orda bir şey yaptı. TİB kayıtlarının 17 Aralık’tan sonraki bölümlerinin tümüyle silinmesini istedi. Niye korkuyor? O konuşmalar yapılmışsa ve suç unsuraysa yasadışı yapılıp yapılmaması hiç önemli değil” diye konuştu.Kılıçdaroğlu, “Örneğin diyelim siz, komşunuzu gözetliyorsunuz. Filme alıyorsunuz. Komşunuz cinayet işledi. Siz onu delil saymayacak mısınız? Olay bu kadar vahimdir” dedi.
MİLLETİN ADAMI BÖYLE GELİYOR…
Köşk seçimleri için geri sayım sürerken, resmi propaganda dönemi yarın resmen başlayacak. Erdoğan’ın kurmay ekibi, reklam filmlerinden sloganlara, tişörtlerden magnetlere kadar tüm detayları A’dan Z’ye hazırladı: ‘Milli İrade, Milli Güç, Hedef 2023’ sloganı meydanların yanı sıra, otobüs reklamı, pankart ve broşürlerde kullanacak. Ayrıca; ‘Milletin adamı’, ‘Türkiye’nin gücüne güç kat’, ‘Sen nereye, biz oraya’, ‘Millet sana inanıyor’, ‘Sağlam irade’ sloganları da propaganda süresince kullanılacak. Miting tanıtımları, TV’lerde yayınlanacak reklamlarla yapılacak. Reklamlarda, ‘Bir sevda adamı, bir dava adamı, milletin adamı, Cumhurbaşkanı adayı’ ifadeleri de yer alıyor. Erdoğan, yerel seçimlerden itibaren Uğur Işılak’ın ‘Dombra’ya uyarladığı şarkıyı kullanmaya başlamıştı. Halk arasında da çok beğenilen şarkının ardından Köşk seçimleri için de bazı yeni çalışmalar yapıldı. Işılak, Erdoğan için yeni bir besteye daha imza attı. Başbakan’ın gövde gösterisine çeşitli promosyon ürünleri damga vuracak. Kurmayları, adaylığın açıklandığı toplantıda ilk kez gösterilen ‘Erdoğan’ yazılı logoyla çeşitli ürünler tasarladı. ‘Erdoğan’ logolu kalem, USB bellek, rozet, magnet ve CD’nin yanı sıra, üzerinde Başbakan’ın fotoğrafının baskısıyla logosunun olduğu tişört, şapka ve şemsiyeler vatandaşlarla buluşacak. PROPAGANDA süresince, AK Parti kurumsal olarak Erdoğan’a mali yardımda bulunamayacak. Buna karşın parti yöneticileri, aday gösterdikleri için her türlü desteğin sağlanacağını vurguladı. Bu çerçevede 9 milyon üye ‘gönüllü’ olarak organizasyonlarda pay üstlenecek ve bireysel olarak bağışlarını da Erdoğan’a iletecek.
Spor
3 TEMMUZ ÖNCESİNE DÖNDÜK…
Galatasaray Adası’nda yapılan Divan Kurulu toplantısında konuşan başkan Ünal Aysal, “Bu sene özellikle Yargıtay kararları sonrası yapılan uygulamalar ve bunun sonucunda havada kalan bazı neticeler sonrasında sporumuz 3 Temmuz 2011 öncesine dönmeye başladı” dedi. Aysal, Galatasaray’ı şike sürecinin içine çekmeye çalışanlarla da mücadele ettiklerini belirterek, “Camiamı ve eski yöneticilerimizi bütün gayretimle savunmaya ve bu işin dışında tutmaya çalıştım” ifadesini kullandı. 3 Temmuz sürecinin kendisine umut verdiğini söyleyen Aysal, “Bu hepimizin ve spor yöneticilerinin ve seyircilerin ne pahasına olursa olsun, başarı ve kupa anlayışını düzeltecekti. 3 Temmuz sonrası beklentim buna dönüktü. Biraz olsun bir huzur ve hakem ile federasyon davranışlarında tam olmasa da biraz iyileşme izledik. Ancak bu sene özellikle Yargıtay kararları sonrası yapılan uygulamalar ve bunun sonucunda havada kalan bazı neticeler sonrasında sporumuz 3 Temmuz 2011 öncesine dönmeye başladı. Bunu sadece futbolda değil, basketbolda ve diğer birçok branşta da federasyonların aleyhimize etkisini hissettik. En son kürek dalında bir olay oldu; Galatasaray’ın başarılı olduğu branşlar yarışma grubundan çekildi” diye konuştu. G.Saray Başkanı şöyle devam etti: “Basketbol finalinde evet bir kupa kaybettik ama bu seride her şey Fenerbahçe’nin kupayı alması üzerine kurgulanmıştı. Biz bunu bozduk. Öyle bir kupayı rakibime alet olarak aldırmak onlara bir jest olurdu. Verdiğimiz kararla sadece bir kupa değil, temiz spor adına bayrak kaldırdık. Bundan sonra da basketbolda adaletin sağlanması için mücadelemiz sürecek.”
İSTANBUL CUP HEYECANI…
Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) isim sponsorluğunda, Türkiye Tenis Federasyonu’nun (TTF) katkılarıyla 13-20 Temmuz 2014 tarihlerinde Koza World of Sports’ta düzenlenecek olan yılın en büyük tenis turnuvası TEB BNP Paribas İstanbul Cup’ta 32 raket şampiyonluk için yarışacak. Turnuva, 13 Temmuz saat 21:00’de Akkoza Central Park’da gerçekleştirilecek olan açılış partisi ile başlayacak. TEB BNP Paribas İstanbul Cup’a, 125 dönüm üzerine kurulu 70 milyon dolarlık Koza World of Sports ev sahipliği yapacak. Tenis sporuna kazandırılan modern tesislerde 7 bin 500 kişilik bir arena, 500’er kişilik 2 maç kortu, açık ve kapalı toplam 63 kort bulunuyor. 7500 kişilik seyirci kapasitesine ait tesiste 61 adet loca, 94 adet 6 box, 1 VIP restaurant ve 1 kafeterya bulunurken, tenisseverlerin büyük ilgi gösterdiği organizasyon için tribün biletlerinin tükenmek üzere olduğu uyarısında bulunuldu. Turnuvanın kura atışı Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Osman Tural, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Uğur Erdener, milli basketbolcu Hidayet Türkoğlu, sanatçı Behzat Gerçeker, Oylum Talu gibi ünlü isimler tarafından gerçekleştirecek. Ayrıca tenis dünyasının efsane ismi Monica Seles de müsabakaları seyretmek, sporculara destek olmak için İstanbul’da olacak ve şampiyon olan sporcuya kupasını takdim edecek.
FİNAL TANGOSU…
Arjantin ile Hollanda arasında oynanan yarı finalde galibi penaltılar belirledi. Golsüz biten maçta 4-2 Tangocular gülen taraf oldu. Almanya’nın Brezilya’yı 7-1 yendiği maçın gölgesinde sahaya çıkan yenilgisiz iki takımın mücadelesinde özellikle hocaların taktiksel yapısı merak edildi. Louis Van Gaal, 5-3-2’sini sürdürdüğü mücadelede top rakipteyken de 6-3-1 düzenine geçiş yapmayı denedi. Arjantin’in patronu Sabella ise Messi’ye odakladığı 4-2-3-1 ile 3-5-2 arası değişen taktiğini devam ettirdi. Bir önceki akşamın etkisiyle karşılaşmaya temkinliği başlayan takımlar, ilk 10 dakikayı sessiz geçirdi. 12’de Mascherano’nun uzaklaştıramadığı topta Sneijder’in şutu pek bir heyecan katamadı. 15’de Arjantin’in kazandığı frikikte Messi’nin şutu Cillessen’de kaldı. 24’de Tangocularda Garay kornerden gelen topa iyi kafa vursa da sonuç alamadı. İlk yarıda sadece 1 kez pas yapan Robben, yüzde 76 oranında pas isabeti yakalayarak en kötü kupa rakamını elde eden Sneijder ile sadece 1 şut çekebilen Messi, sıkıcı oyunda devrenin skorunu belirledi. İkinci yarının da aynı temposuzlukta başlaması tribünlerde homurtular oluşturdu. 57’de Higuain’in kafası pek bir etki bırakmazken, 74’e kadar pozisyon olmadı. Cüneyt Çakır’ın akıllıca verdiği avantajda Lavezzi ortaladı fakat Higuain’in dokunuşu iç ağlara değil yan ağlara gitti. 15’den sonra kaleyi bulan şut çekemeyen takımların sancısını 83’de Arjantin’li Rojo’nun uzaktan cılız şutu bitirdi. 90’da futbol zekasını en sonunda kullanan Sneijder, Robben’i pozisyona soksa da maçın uzatmalara gitmesini engel olamadı. Normal sürede keyifsiz geçen maç uzatmaların ilk 15 dakikasında da değişmedi. 105 dakikada 1 kez bile rakip ceza sahasına topla giremeyen Messi’nin durumu oyunun gidişatını özetler gibiydi. Yıldız futbolcunun yapamadığını 115’de önce Palacio 116’da da Rodriguez denedi ama Cillessen izin vermedi. Penaltılarda Sneijder ve Vlaar’ı üzen kaleci Sergio Romero ülkesini finale taşıdı.
EMİR VAR KURAL YOK…
Potada bir kriz daha kapıya dayandı. F.Bahçe’nin yıldız oyuncusu Emir Preldzic devşirme kontenjanından Milli Takım kadrosuna alınmıştı. Ancak Slovenya’da tatilde bulunan Emir, sakat olduğunu bildirip, affını istedi. F.Bahçe kulübü de oyuncunun sakat olduğuna dair raporları federasyona gönderdi. Final serisinde gösterdiği başarılı performansla dikkatleri çeken Emir’in sakatlığı konusuna ise kamuoyunda kuşkulu bakışlar var. Emir Preldzic’in Milli Takım’da oynamasına rağmen yabancı sayılmasına tepki olarak kulübüyle ortak karar alarak böyle bir tavır sergilediği daha sonra anlaşıldı. Çünkü Türkiye Basketbol Federasyonu, yabancı kuralında değişiklik yapma ve Milli Takım’da oynayan devşirme oyuncuları yabancı saymama konusunda söz verdi. Bunun üzerine Emir Preldzic’in de Milli Takım’a döneceği ve forma giymeye devam edeceği bildirildi. Bugün Çeşme’de yapılacak kampa katılacak olan Emir, İtalya kampında da takımla birlikte bulunacak.