Türk kadınının bir tarzı yok
Moda tasarımcısı denildiği anda akla ilk gelen isimlerden biri hiç kuşkusuz Bahar Korçan. “Moda tasarımı hiç ciddiye alınacak bir şey değil” diyen Bahar Korçan, sistemin moda tasarımcılarını öğüttüğünü düşünüyor. Yıllarca sistemin içinde var olma çabalarının ardından sadece kendi felsefesine uygun bir yaşam sürmeye karar veren Korçan şu sıralar resim yapıyor ve çevreci projeler üzerinde çalışıyor. Modanın tasarımcılara olduğu kadar kadınlara da çok kötü davrandığını düşünen Korçan, kadınların alışverişe çıkarken şu soruyu sorması gerektiğini söylüyor: “Gerçekten neye ihtiyacım var?”
Öncelikle Meral Tamer’in yazısıyla gündeme gelen “mini şort” meselesini sorarak başlamak istiyorum. Sizin de takip ettiğiniz gibi Meral Hanım, şehirde mini şort giyenleri yadırgadığını dile getiren bir yazı yazdı. Sonra yazısı epey eleştirildi.
Giydiklerimize göre değerlendirmeyi, bıraktığımızda olmuşuzdur diye düşünüyorum. Kişisel özgürlükler var ve ne giyeceğiniz de bu özgürlüklerden biri. Yani kime ne? Herkes istediğini giyebilir, bunun yargıcı biz olamayız. Beni kimse eleştiremez bu konuda. O yüzden de Meral Tamer’in bakış açısını da benimsemedim. Şahsi görüşü böyle olabilir ama bunu köşenize yazdığınız zaman olay başka bir tarafa tırmanıyor. Bugün “türban taksın ya da takmasın, öyle okula girsin ya da girmesin” den başımıza neler geldi. Şu an geldiğimiz duruma bakın. Onun için her türlü kişisel hakka saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Ne giyeceğimiz de bunlardan biri. Siz rahat etmiyorsanız giymezsiniz, evet bakabilirler bakmak da onların özgürlüğü. Bu çok naif bir denge.
Acaba en özgür düşünceli kadının bakış açısında bile farkında olmadan bir muhafazakârlaşma oluyor olabilir mi?
Olabilir çünkü üstümüzde acayip bir baskı var hükümet politikasından dolayı. Her hareketimizi inceliyorlar, takip ediliyoruz, fişleniyoruz. Bu tabii hepimizi durup düşündürtüyor diye düşünüyorum. Ama ben zaten böyleydim o yüzden hiçbir değişiklik olmadı. Kendimize nasıl davranıyoruz o çok önemli. Kendimize dürüst müyüz? Özgürce kendimizle konuşabiliyor muyuz? Kendinizle yaptığınız konuşmalarda özgür ve netseniz kendi sahiciliğinizi yakalıyorsunuz. Toplumun bize bastırdıkları var ama ben o baskıları reddediyorum.
Peki, Türk kadınlarının kıyafet seçimlerini ve modayla ilişkisini nasıl buluyorsunuz?
Kendine has giyinen kadın sayısı çok az. Bu da kadınların kendini tanımamasından kaynaklanıyor. Bu kocaman bir cümle gibi duruyor ama gerçekten bununla ilintisi var. Biz kızımla Paris’teydik birkaç ay evvel. Onunla neden burada sokaktaki insanlar bizi rahatsız etmiyor diye düşündük. Olay iyi ya da kötü giyinmek değil, ama ben Nişantaşı’nda yürürken neden bu kadar rahatsız oluyorum da burada olmuyorum. Oradaki insanları biliyorum o öyle kafasına göre giyinip çıkmış çünkü. Kendince bir kombinasyon yapmış çıkmış. Bizde bu çok zor. Devamlı bir kastırmaca var. Özellikle Nişantaşı örneğini veriyorum orada daha çok gördüğüm için. Bebek de öyle. Bugün “casual giyindim, çıktım” diyorlar ama onun da abartısı olmuş. Fosforlu renkten nefret ettim fosforlu spor ayakkabıları moda olduğundan beri. Niye bu kadar kasılıyorlar anlamıyorum. Bir rahatlasalar bir kendilerini bıraksalar belki daha rahat giyinecekler. Böyle bir durum var. Öte yandan birbirinin çok aynı kadınlar var, ben bunu 20 senedir söylüyorum hala değişen bir şey yok çok acayip.
Bahar Korçan söyleşisinin devamını Marketing Magazine’in yeni sayısında okuyabilirsiniz.