
SXSW Londra’da neler konuşuldu? M. Naz Atmaca Özdurak yazdı…

Founder Monazure Consulting
1987’den beri Austin, Texas’ta hayat bulan SXSW, bu yıl Avrupa’da ilk kez Londra’da gerçekleştirildi ve Doğu Londra’nın sanat ve sokak kültürüyle yükselen yıldızı Shoreditch’i gece gündüz yaşayan bir festival alanına çevirdi.
SXSW Londra edisyonu, “yaratıcılık + kültür + teknoloji” kesişiminde konumlanarak; yalnızca teknoloji meraklılarını değil, pazarlamacılardan yaratıcı profesyonellere, bilim insanlarından medya liderlerine kadar geniş bir katılımcı profilinin birbirine dokunduğu bir buluşma alanı yarattı. 28’den fazla konumda oturumlar, deneyim alanları, atölyeler, konserler, sergiler, canlı performanslar, film gösterimleri ile çok canlı ve özgün bir deneyim yaşattı.
Yazının en sonunda söyleyeceğimi baştan söylemek isterim; giderek azalan dikkat süremizi de düşününce, kimlerin sonuna kadar bu yazıyı okuyacağını kestirmek zor. SXSW London’dan aklımda kalan: İnsan odaklı olmayan her şey eksik kalıyor. Sezgiye, hikâyeye, o ilk soruya hâlâ ve çok uzun bir süre daha ihtiyaç var. Ve biz hâlâ, “benim gibi düşünen” bir yapay zekanın hayalini kuruyoruz. DeepMind’ın CEO’su Hassabis’in oturumunda paylaştığı gibi: “Gerçek ilerleme, büyük laflardan değil, küçük acıların çözümünden gelir” Belki de teknolojinin en insani yönü, en küçük sorunun çözümünde saklıdır.

Pazarlamayla ilgili güncel mesajları sizler için bir araya getirirken, İdris Elba’nın dislektik bireyler için yarattığı sesli senaryo okuma uygulaması ve bir aktör olarak bir girişimciye dönüşme hikâyesini, Deepak Chopra’nın insan bilinci ve yapay zeka yaklaşımını, Sadıq Khan’ın Londra’nın tüm işleyişini teknolojiden destek alarak güncelleme planlarını, Abba’nın kurucularından Björn Ulvaeus’un üzerinde çalıştığı yapay zeka tabanlı yeni müzikali, Eminem’in hayatına odaklanan Stans filminin galası gibi konuları yüz yüze görüşmeler için saklayacağım.
Markalar ve ajanslar nelerden bahsediyor?

Bence son zamanların en kapsamlı ve iyi örülmüş marka iş birliklerinden LEGO x Formula 1, ortak oturumlarında bir kez daha marka iş birliğinin sadece logoları yan yana koymak olmadığını, başarı için anlatılan hikâyenin ortak olması gerektiğini hatırlattı.
Substack Kurucu Ortağı Hamish McKenzie, Substack örneğinde olduğu gibi, içerik üreticilerinin artık kendi iş modellerini kurduğunu ve reklamverenlere değil, okuyucularına bağlı hale geldiğini savundu. Bu değişim, özellikle içerik pazarlaması, e-bültenler ve topluluk inşasında yepyeni bir paradigma yaratıyor.
StockX CEO’su Greg Schwartz, tek başına bir kurucunun ölçeklenmiş bir işin tüm alanlarını yönetebileceği bir döneme girildiğinden bahsetti. Schwartz’ın ifadesi, modern girişimciliğin bireysel bir süper güce dönüşebileceğini öngörüyor. Pazarlama otomasyonu, müşteri ilişkileri, satış ve operasyon gibi pek çok alan artık yapay zeka destekli araçlarla tek kişinin kontrolüne girebiliyor. Bu, “solopreneur” kavramını daha da güçlendiriyor.
WPP CEO’su Mark Read, Pazarlama 2030 panelinde şu öngörüyü paylaştı:
“Markalar, 2030’a dek gelirlerinin yüzde 30’unu yapay zekayla üretilmiş içerik ve reklamcılıktan elde edecek. Ama gerçek başarı, teknolojiyle değil, algoritmadan önce insan sezgisiyle gelir.”
Ogilvy Başkan Yardımcısı Rory Sutherland’in “Gelecekte ‘hızlı’ markalar değil, ‘hızlı hissettiren’ markalar kazanacak” öngörüsü, yalnızca teslimat süresi değil, algılanan hızın pazarlama performansına etkisini vurguluyor. “Aynı gün teslimattan” değil, kullanıcı arayüzünün verdiği hız hissinden söz ediyor. Bu durum, UX/UI tasarımı, e-ticaret sayfaları ve kampanya akışlarında tüketici psikolojisinin ne kadar merkezde olduğunu gösteriyor.
Öne çıkan yapay zeka uygulamaları ve öngörüler:

Eleven Labs’in geliştirdiği yapay zeka destekli seslendirme teknolojisi, sadece doğru kelime çevirisi değil, aynı zamanda duygunun ve tonlamanın da korunmasını sağlıyor. Kısaca “empatiyi çeviren teknoloji” olarak tanımlayabiliriz; oldukça heyecan verici.
Multiverse Kurucusu ve CEO’su Euan Blair, “co-pilot” modelinden çıkıp yapay zeka ajanlarını yöneten çalışanlar sistemine geçişin kısa süre içerisinde gerçekleşebileceğinden bahsetti. Bu öngörü, şirketlerin insan kaynakları, eğitim ve liderlik tanımlarını kökten değiştirecek gibi duruyor. Pazarlama açısından bu, yalnızca veriye değil, sezgi temelli karar alma mekanizmasının da güçleneceğini işaret ediyor.
Colossal Biosciences Kurucu Ortağı ve CEO’su Ben Lamm, “2030’da kuantum ve hesaplamalı biyoloji gibi araçlarla hayatı yeniden inşa edeceğiz; kuraklığa dayanıklı bitkiler geliştireceğiz” derken tarımdan sağlık teknolojisine, biyoteknoloji ile dönüşen bir dünyaya işaret ediyor. Yapay zekanın yalnızca dijital alanlarda değil, doğrudan canlı organizmalar üzerinde de kullanılacağı, doğa ile teknolojinin iç içe geçeceği bir çağ. Bu vizyon, sürdürülebilirlik odaklı markaların gündeminde olacak: Gıda, iklim, yaşam bilimleri gibi sektörlerde markaların bilimle entegre stratejilere yönelmesi gerekecek.
AWS’in her gün 25 milyon sahte yorumu ve 15 milyon sahte ürünü engellemesi, yapay zeka altyapısının sistem güvenliğinde ulaştığı yeri ortaya koyuyor. Bu da markalar için yalnızca bir güvenlik kalkanı değil, tüketici güvenini inşa eden yeni bir pazarlama avantajına dönüşüyor.



İngiltere Sağlık Sistemi, yapay zeka ajanları sayesinde iş yükünü yüzde 30 azaltırken; tıbbi yapay zeka pazarının 2024’teki 337 milyon dolarlık hacminden 2033’te 2,6 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Artık yapay zeka, sektörlerin dışında konumlanan bir araç değil, kurumların operasyonel verimliliğini ve marka değerini birlikte yükselten stratejik bir ortak.
SXSW London’da dinlediklerim ve deneyimlediklerim, global olarak içinden geçtiğimiz bu savaş, şiddet ve korku döneminde yalnızca yenilikleri değil, unuttuklarımızı da düşündürdü. Ve biz, yapay zeka çağının eşiğinde, en çok insan kalmakta direniyoruz.