Sürdürülebilirlik salgından sonra da kurumsal bir öncelik olmaya devam edecek mi?
Gondolaların ve turistlerin evlerine çekildiği bu dönemde Venedik’in ünlü kanallarında kendi halinde gezinen bir deniz anası göze çarptı. Hindistan’ın New Delhi kentinde şehrin zehirli hava kirliliği bir dönem uzaydan dahi görünebiliyorken şimdi temizlenmeye başladı. NASA’ya göre A.B.D.’nin en yoğun şehirlerinden Maryland’den Boston’a hava kirliliği yüzde 30 oranında azalarak ölçümlerin başlangıcından beri en temiz seviyeye ulaştı. Çin’deki karbon emisyonlar üretimin kapanmasıyla neredeyse yüzde 25 oranında düştü.
İnternette görmeye alıştığımız dizeleriyle; doğa iyileşiyor. COVID-19’un belki de tek iyi yanı dünya üzerindeki baskımızı azaltmış olduğumuz gerçeği. Ancak bu durum uzun sürmeyecek; pandemiler geçici, iklim değişimi kalıcı…
Geçtiğimiz 10 yıl boyunca B2C markalar sürdürülebilirliği tedarik zincirlerine dahil etmiş ve sırf yeşil odaklı aksiyonlar almaları için C-level yöneticilerini görevlendirmeye başlamıştı. Peki, COVID-19’un neden olduğu ekonomik zarar göz önünde bulundurulunca, bu yeşil hedefler hala gerçekçi mi?
6 Mayıs’ta Unilever CEO’su Alan Jope markanın Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın onuncu yılını kutlamaları kapsamında yaptığı açıklamada kurumun doğa üzerindeki ayak izini yarıya indirmeyi hedeflediğini ve COVID-19’un halihazırda hassas olan toplumların hayatını daha da zorlaştırdığını belirtti.
Jope, “Gezegenimizin üzerindeki baskı giderek artıyor ve sosyal eşitsizlik yaşadığımız yıkıcı pandemiyle de birlikte kritik bir noktaya ulaştı” diyor ve ekliyor, “bahsettiğim sorunlar COVID-19 hayatımıza girmeden önce de en az bu kadar önemliydi ve COVID-19’un da yaptığı gibi, en hassas kesimleri en çok etkileyecekler”.
Unilever 2025’e kadar geri dönüştürülmemiş plastic kullanımını yarı yarıya düşürmeyi planlıyor ve bu planları salgınla birlikte değişmedi; ancak her şirket Unilever kadar azimli değil.
2019’DA Marriot, Hilyon ve IHG minyatür ürünlerin sunumunu tek kullanımlık plastik kullanımını azaltmak üzere keseceğini açıkladı. Şimdi ise Marriot’un sürdürülebilirlikten sorumlu yöneticisi izne ayrıldı ve marka bu hedefin hala uygulanabilir olup olmadığı konusunda sessizliğini koruyor.
Avrupa’nın cep dostu havayolları şirketi EasyJet’in adımlarından ilerleyen JetBlue Ocak ayında iç hat uçuşlarını karbon nötre dönüşeceğini, yani bu uçuşların neden olduğu her zarar için ödeme yapacağını belirtmişti. JetBlue hala bu hedefe bağlı olduğunu dile getirse de ödemeleri nasıl yapacağı konusunda bilgi vermedi.
Aralarında Greenpeace’in de bulunduğu doğacı koalisyon Break Free From Plastic’in kurumsal kampanya direktörü Emma Priestland bu gelişmeler üzerine, “Elbette kaygılanmalıyız, ancak bir şirketin hedeflerini, çalışanlarını korumak için askıya alması yanlış değil” dedi. “Doğanın uzun vadeli performansını inceliyoruz. Bu insiyatifler kısa süreli ve markanın iyi gözükmek için attığı adımlar olmamalı”.
Kurumsal sürdürülebilirliğin önde gelen isimlerinden Ben and Jerry’s ve Seventh Generation önlerindeki dik yokuştan bahsetti.
Sürdürülebilir kaynakların önemini savunan ev ürünleri ve temizlik markası olan Seventh Generation’ın Global Destek ve Sürdürülebilirlikte Direktörü Ashley Orgain, “Ekibimiz bu noktadan nasıl ilerlememiz gerektiğini değerlendiriyor” diyor. Marka, uzun yıllardır tanındığı aksiyon planlarını tekrar gözden geçiriyor.
Seventh Generation’ın çeşitli sürdürülebilirlik odaklı planları arasında 2018 yılında kendi üreticilerine yenilenebilir enerji kullanmaları ve emisyon düşürme hedefleri belirlemeleri konusunda destek olacağı da bulunuyordu, ancak pandeminin tedarik zincirini zor duruma düşürmesiyle bu hedefin ne kadar ulaşılabilir olduğu bir tartışma konusu haline geldi. Pandemi sırasında verdiği bir söyleşide Orgain, “bu zaman diliminde tüm raflarda yeterince çamaşır deterjanları ve sprey temizlik malzemelerinin olduğundan emin olmaya çalışıyoruz” dedi. “Üretim paydaşlarımız talebi karşılamak için gece gündüz çalışıp normalden çok daha fazla üretiyorlar”.
Seventh Generation için işlerin yolunda olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu tempoyla gelecek ek gelirle birlikte sürdürülebilir planlarını hayata geçirme şansları da artıyor. Ancak şu anın ve geleceğin ekonomik belirsizliği bu planların önüne geçecek gibi görünüyor.
Orgain konu hakkında, “dileğim artan gelirimizin sürdürülebilirlik planları için kullanılması yönünde. Ancak süreçle beraber gerileme dönemine girip premium bir marka olma yolunda adımlarımızı da atmamız gerekebilir” diyor.
Ben & Jerry’s Global Aktivizm Strateji Lideri Christopher Miller sürece baktığında bir engeldense fırsat görenlerden; doğa için olumlu olan etkiler dünyanın sürdürülebilirlikle neyin mümkün olduğunu görmesini sağlıyor.
“Bu süreci şirketlerin sürdürülebilirlikle ilgili planlarından geri atmaları gereken bir zaman dilimi olarak görmüyorum” diyor Miller ve ekliyor, “sadece birkaç hafta önce gerçekleşmesinin imkansız olduğunu düşündüğümüz doğa olayları bir bir gerçekleşiyor. Bu gelişmeler bize iklim değişiminin hızını arttırmamız halinde olabilecekler hakkında ne söylüyor?”.
Miller sözlerine, “normale geri dönme fikrinin gerginlik yaratacağını düşünüyorum” diyerek devam ediyor ve ileri görüşlü şirketlerin COVID-19’u iyileştirme alanlarını ortaya koyan bir süreç olarak değerlendireceğini iletiyor.
Seventh Generation, Ben&Jerry’s ve Patagonia gibi perakende şirketler sürdürülebilirliğin lider markaları olarak konumlanırken PepsiCo Sürdürülebilirlik Lideri Simon Lowden de krizin sürdürülebilirlik yolunda bir tümsekten ibaret olduğunu ve şirketlerin yeterince aksiyon almadığını düşünen isimler arasında yer alıyor.
“Tüm sektörler kapsamında markalar sürdürülebilirlik eforlarını savunan yüksek seslere sahip oldu mu? Bence hayır” diyor Lowden ve ekliyor, “bir şirket olarak bizim belirlediğimiz hedeflerde büyük değişiklikler olacağını düşünmüyorum; bazı kısa vadeli ve küçük engellerle karşılaşabiliriz, ama bu büyük bir sorun yaratmayacaktır. Zaman her zamankinden çok kişisel ve toplumsal sağlığa ve gezegenin iyiliğine odaklanma zamanı”.
Kaynak: Adweek