Soma’da yaşanan iletişim faciası kader değil!
Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği maden faciasının ardından Soma Holding’in yaptığı basın toplantısına Accord İletişim Ajansı’nın Başkanı Sema Demiral damgasını vurmuştu. Toplantı sonunda sosyal medyanın gündemine oturan Demiral’a iletişim dünyasından tepkiler gelmeye devam ediyor. Peki, kriz anında sağlıklı bir iletişimin kurulmasının kriterleri neler? Krizin tüm yönleri şeffaf bir şekilde kamuoyuna nasıl anlatılmalı?
Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen ve 301 kişinin yaşamını yitirdiği maden faciasında, madeni işleten Soma Holding’in sahibi Alp Gürkan ve şirket yöneticileri bir basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin karşısına çıkmış ve açıklama yapmıştı. Ancak toplantıya şirketin iletişim ajansı Accord İletişim’in sahibi Sema Demiral damga vurmuş ve toplantı sırasında gazetecilere karşı agresif bir tutum sergileyen Demiral, sosyal medyanın gündemine oturmuştu. Sanat, siyaset ve medya camiasından birçok ismin de bulunduğu kişiler tarafından eleştirilerin odağına yerleştirilen Demiral’a meslek kuruluşlarından da eleştiriler yöneltilmişti. Marketing Türkiye olarak iletişimcilerle kriz anında sağlıklı bir iletişimin nasıl yapılacağını konuştuk.
İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği (İDA) kamuoyuna yaptığı açıklamayla Demiral’ın tutumunu kınamış ve iletişim sürecinin soğukkanlı bir şekilde işletilmediği görüşünü belirtmişti. İDA’nın açıklamasında söz konusu toplantı “iletişim kaosu” olarak nitelendiriliyor. “Bu talihsiz durum neticesinde, iletişim danışmanlığı mesleği hiçbir biçimde hak etmediği olumsuz bir algı ile karşı karşıya kaldı” denilen açıklamada, “Basın ve halkla ilişkiler sektöründe çalışan genç yaşlı her seviyeden meslektaşımızın bu durum karşısında duyduğu infial hislerine tercüman olmak amacı ile bir açıklama yapmak kaçınılmaz oldu” ifadeleri yer alıyor. Düzenlenen basın toplantısındaki kaotik durumdan PR şirketinin sorumlu olduğu belirtilen açıklama, şöyle sürüyor: “İletişim danışmanı şirketinin böylesine büyük bir kriz ortamında, soğukkanlılığını kaybedip, azarlar bir üslup ile gazetecileri yönlendirmeye çalışması kabul edilemez bir durumdur. Kriz iletişiminde, iletişim danışmanının birinci görevi tüm paydaşları gelebilecek her türlü soruya karşı açık ve net bilgiler verebilecek biçimde hazırlamaktır. İkinci önemli görevi ise, kriz ortamında basın ile buluşmanın fiziki koşullarını organize etmektir. Soma Holding yetkilileri ile düzenlenen basın toplantısında bu görevlerin hiçbirinin hakkı ile yerine getirilmediği görülmektedir. İDA olarak Soma Holding yetkilileri ile düzenlenen basın toplantısında ortaya çıkan bu talihsiz resimden büyük üzüntü duyuyoruz.”
“Kriz eğitimi almadıkları belli oldu”
Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) Başkanı Fügen Toksü, madencilik sektöründe her gün 2 işçinin hayatını kaybettiğini ve bu nedenle maden işletmelerinin her an kriz yaşayabilme ihtimalinin yüksek olduğunu kaydederek, “Yönetim fonksiyonlarının gereği yerine getirilmemiş. Bu yönetimin bir alanı da ‘Kriz Yönetimi’. Krizdeki en önemli konu, iletişimi kapamamak, açık ve şeffaf iletişimi yürütmek olmalı. Kurum yetkilileri medya karşısına çıktılar, ancak, krizle ilgili en ufak bir eğitim almadıklarını ve yönetimi ile ilgilenmediklerini kamuoyuna açıkça gösterdiler. Medya karşısına çıktıkları gün, vücut dilleri, ses tonları, çelişkili ve yeni krizlere yol açacak açıklamalarıyla, zaten çok hassas ve üzüntülü olan kamuoyunu ikna etmekte zorlandılar” diyor. Toksü, basın toplantısında yaşanan krize yönelik “Bir krizin çözümünde başka bir krizin yaratılmaması en çok özen gösterilmesi gereken durum ki, o da burada yaşandı” yorumunu yapıyor.
“Kriz iletişim hazırlıkları önceden yapılmalıydı”
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydemir Okay ise halkla ilişkiler danışmanın veya uzmanın temel işlevinin kurumla hedef kitle arasındaki iletişimi yönetmek olduğunu vurguluyor. İletişimin kitle iletişim araçları vasıtasıyla yapılması durumunda gazetecilerin sorularına açıklıkla cevap verilmesi gerektiğine değinen Okay, “PR ajansının sahibinin gazetecileri azarlar bir üslup ile konuşması, soruları yönlendirmeye çalışması kabul edilebilir bir durum değil. Böyle karmaşanın olduğu durumlarda yapılması gereken kriz planlamasının, yönetim ekibinin ve kriz iletişimi hazırlıklarının daha önceden yapılması gerekliydi. Ancak maalesef bu felakette bunların hiçbirinin olmadığını gördük. Pek çok kuruluşta da aynı durumun geçerli olduğunu düşünüyorum” diyor. Okay, kriz iletişimiyle ilgili olarak halkla ilişkilerin öncülerinden olan Ivy Lee’nin 1906 yılında yayınladığı “İlkeler Deklarasyonu”nu anımsatarak, şöyle diyor: “Bu Deklarasyonun savunduğu temel düşünce ‘açıklık esasına göre doğru bilgi vermek’ti. Nitekim Birleşik Krallık’ın ilk 1000 şirketi arasında yapılan bir araştırmada, bu kuruluşların sadece yüzde 34’ünün kriz iletişimi planının olduğu, bunların da sadece yüzde 5’inin bu planlarını test ettikleri ortaya çıkmıştır. Kriz yönetimi her ne kadar 1980’li yıllardan sonra halkla ilişkilerin hizmet verdiği bir alan olarak ortaya çıkmış olsa da hala önemini ve geçerliliğini, gerekliliğini devam ettirmektedir. Yaşanılan olaylar bunun bir göstergesi.”
En hafif tabirle “talihsiz basın toplantısı”
Marka Danışmanı Ali Saydam da kriz iletişiminin birinci kuralını şöyle açıklıyor: “Hasar tespitinden sonra tüm zarar gören taraflara ve kamuoyuna ayrıntılı, doğru, şeffaf bilgilerin birinci dereceden sorumlu olan şirketin en üst düzeydeki yetkilisi tarafından, ilk elden iletişiminin yapılmasıdır.” Bir sonraki adımda yakınlarını kaybedenlere sahip çıkılması ve ayrıca nasıl sahip çıkıldığının açıkça ifade edilmesi gerektiği üzerinde duran Saydam, “Hakikat ve gerçeklik üst üste gelmez. Kriz iletişimi sadece ‘Hakikat’ üzerinden hiçbir zaman, hiçbir koşulda yapılamaz. Algılanan üzerinden yönetilmesi gerekir. İletişimin hedefi de hakikatle gerçekliği mümkün olan en üst oranda üst üste getirmek için çaba harcamaktır” diyor. Soma Holding’in bir iki ay önce ajans değiştirdiğine değinen Saydam, “İletişim özürlü oldukları için açıp telefonu soramıyor, gerekçesini öğrenemiyoruz. Eski iletişim danışmanları Zarakol imiş. Zarakol’u çok yakından tanırım. Oradaki arkadaşlar böyle bir iletişim hatasına asla müsaade etmezlerdi. Firmanın kısa süre önce anlaştığı yeni iletişim danışmanlığı ajansı Accord İletişim imiş. Web siteleri, olaydan sonra devre dışı. En hafif tabiriyle “talihsiz” basın toplantısı” yorumunu yapıyor.