Erdoğan, “Buraya neden ilan veriyorsunuz?” diye soracak!
Son kitabı “100 Soruda Erdoğan – Gülen Savaşı” ile gündem yaratan Vatan Gazetesi Köşe Yazarı Ruşen Çakır’la hem yeni kitabının ortaya çıkış öyküsünü hem de “Erdoğan – Gülen Savaşı”nın medya dünyasındaki yansımalarını konuştuk. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Çakır, “Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra da paralel yapıyla mücadelesini sürdüreceğini söylüyor. Eğer gerçekten öyle olursa her şey mümkün. Mesela bir firma kalkıp Erdoğan’ın istemediği gazetelere ilan verirse kesinlikle ve kesinlikle, ‘Buraya neden ilan veriyorsunuz?’ diye soracaktır” diyor.
Haber: Ferruh Altun [email protected]
Sercan Meriç [email protected]
Yeni kitabınız 100 Soruda Erdoğan – Gülen Savaşı bir hayli ses getirdi. Böyle bir kitap yazma fikri nasıl çıktı ortaya?
Hükümet ve Cemaat arasındaki mücadeleyi defalarca köşemde yazdım. Önce yazılarımı bir araya getirmek istedim ama yazılarda çok tekrar vardı. Daha önce “1o Soruda Erdoğan – Gülen Savaşı” diye bir yazı yazmış, sonrasında o sorulara yenilerini eklemiştim. Sorularla bir kitap hazırlama fikri oradan ortaya çıktı. Öte yandan konu çok karıştı ve sorularla, kronolojik çizelgeye uygun bir biçimde ve mesela Kürt Sorunu gibi olayın dış ayaklarını da göz önünde bulunduran bir anlatıma ihtiyaç vardı. Semih Sakallı hem bu yapının hem de soruların hazırlanmasında bana yardımcı oldu. Kitap için 30 Mart Yerel Seçimleri’nin sonuçlanmasını bekledik, çünkü olayların gelişimi seçim sonrasında yavaşladı. Tarafsız bir dille yazmaya çalıştık. Bu sebeple yazılarımı olduğu gibi koymadım. Sonuçta da ortaya objektif bir kitap çıktı diye düşünüyorum. Biliyorsunuz Türkiye’de gazeteciler her türlü kavgada taraf olmaya zorlanıyor. Garip olan dün Gülen ile Erdoğan birlikteyken kendi yanlarında olmamızı isteyenler bugün kavga çıkınca her biri kolumuzdan çekip kendi yanına almaya çalışıyor. Herkese şöyle düşünmeyi tavsiye ederim: “Tarafların birbiri hakkında söyledikleri doğru ama kendilerini savunurken söyledikleri doğru değil.” Hükümet’in, “Cemaat devletin içinde yapılanıyor” söylemi, Cemaat’in de “Rüşvet ve yolsuzluk” iddiaları çok ciddi… Bu çok sert bir iktidar savaşı ve siz iktidarda bir yer kapmak istiyorsanız taraflardan birini seçebilirsiniz. Ama bizim gibi böyle bir derdi olmayanlar için böyle bir gereklilik yok.
Bundan yaklaşık 24 sene önce Ayet ve Slogan kitabınızda Gülen Cemaati’nin iktidara teorik olarak talip olacağını yazmıştınız. Bugün yaşananları da öngörmüş müydünüz?
Tabi 24 yıl önce bugün gelinen noktayı görmek mümkün değildi. Ama devlet içindeki örgütlenmeyi görmüştüm o zaman. O kitaptaki “Sessiz ve derinden” ara başlığı çok net bir şekilde Gülen hareketini anlatan bir başlık. Ben izlemeye başladığımdan beri temel motivasyonları devlet içinde örgütlenme oldu. Benim Cemaat’le bir derdim yok ama onları eleştirmek gibi bir hakkım var. Yoksa Hükümet’in izlediği cadı avı politikasını falan kabul etmem asla mümkün değil. Yurtdışındaki okulların kapatılmasına yönelik girişimleri de saçmalık olarak görüyorum. Türkçe Olimpiyatları, beni heyecanlandırmıyor ama bir gazeteci olarak ne kadar muazzam bir organizasyon olduğunu biliyorum. Ben oğlumu Cemaat okuluna yollamam ama yollayanları anlarım. Bu dengeyi tutturabilmek lazım.
Hükümeti de eleştiriyorsunuz ancak Cemaat’e yönelik eleştirileriniz daha sert ve yoğun. Bunun nedeni nedir?
Arada bir şeffaflık farkı var. Nihayetinde Hükümet’in Partisi’nin programı, binası, prosedürü var ve yasalara karşı sorumluluğu belli. Ama Cemaat’in hiçbir şeyi belli değil. Cemaat kurmak yasal olarak mümkün değil ve bu durumdan faydalanıyorlar. Ben 1985 yılından beri Gülen Cemaati’ni takip ediyorum. Hükümet’i kayırmıyorum. Evet bu konuda direkt telkinler de yapıldı ama ben bunu yapmadım.
Erdoğan-Gülen savaşında asıl kaybedenin medya olduğunu söylüyorsunuz. Medya nerde hata yaptı? Bir de hangi medya hata yaptı?
Hepsi hata yaptı. Hükümet medyasının son dönemde Cemaat’le ilgili yaptığı haberler bir dönem PKK ile ilgili yapılan haberlere benziyor. Cemaat medyasının haberleri de farklı değil. Doğrudan olaya angaje olmayan medyaya da baktığınızda olayları objektif bir şekilde veren bir yayının olmadığını görüyorsunuz. Çünkü başlarına iş gelmesin diye olaya girmek istemiyorlar. Savrulmalar oldu. Kimi Cemaate kimi Hükümet tarafına savruldu.
Devamı 1 Ağustos tarihli Marketing Türkiye’de…