“Dijitalleşme tasarımı özgürleştirdi”
Dünyaca ünlü mimar ve tasarımcı Christophe Pillet, “Trendleri takip ettiğimi söyleyemem. Aynı şekilde trendlere inanmıyorum da… Kendimi daha çok bir hikaye anlatıcısı gibi görüyorum” diyor. Dijitalleşmeyle birlikte tasarımın daha da özgürleştiğini ve harmanlama yeteneğimizin artığını söyleyen Pillet, gençlere ise “Kendi vizyonunuza inanın, diğerlerinin söylediklerine fazla güvenmeyin” tavsiyesinde bulunuyor…
Pillet, mimarlık ve tasarım denildiğinde akla gelen ilk isimlerden… Farklı vizyonu ve hikayesi de bunu pekiştiriyor. 1988 yılından bu yana dünyaca ünlü markaların tasarım ve koleksiyonlarına imza atan Pillet, özellikle lüks otel ve restoranlar için yaptığı tasarımlarla ve mobilya tasarımlarıyla öne çıkıyor. Fransız tasarımcı son dönemde ise Fas’ta gerçekleştirdiği mimari projelerle tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Pillet’nin eserleri Centre Pompidou, Centre National des Arts Plastiques, Arts Decoratifs ve New York Cooper-Hewitt Museum gibi dünyaca ünlü sanat merkezlerinin koleksiyonlarında yer alıyor. Rönesans Holding tarafından düzenlenen “Sürdürülebilir Geleceği Tasarla” projesinin bu yılki ödül törenine katılan Pillet, gençlere “Kendi vizyonunuza inanın, diğerlerinin söylediklerine fazla güvenmeyin” tavsiyesinde bulundu. Marketing Türkiye olarak etkinlik sonrasında Christophe Pillet ile bir araya geldik ve tasarım dünyasındaki yeni yaklaşımları konuştuk…
Dünyada “Hayalleri gerçeğe dönüştüren tasarımcı” olarak tanınıyorsunuz. Bir tasarımla hayali gerçeğe dönüştürmek nasıl mümkün olabilir?
Tasarım benim ifade biçimim. Yaptığım tasarımlarla, insanlara kendimi ve kendi hikayemi anlattığımı düşünüyorum. Ama bunu yaparken bir sanatçı egosuyla davrandığımı söyleyemem. Bir tasarıma imza atarken amacım insanların beklentilerini karşılamak, hayallerini gerçeğe dönüştürmek. Bu düşüncem aynı zamanda tasarımın erişilmez olması gerektiği fikrine de cevap oluyor. Bakkalda satılan herhangi bir ürünü de dünyanın en pahalı otomobili ya da mobilyasını da tasarlarken benim için tek kriter insanları onunla mutlu edebilmek…
Son dönemde Fas’ta Hotel Sahrai tasarımınız çok dikkat çekti. Bir mekanı tasarlarken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Benim için bir mekanı tasarlamakla bir mobilya tasarlamak arasında pek bir fark yok. Tüm projelerimde sanat, tasarım ve mimari iç içe girmiş durumda. Ama tabii bir otel söz konusu olduğunda kendimi ifade edecek daha geniş bir alanım olduğunu da itiraf etmeliyim. Bu kısa bir öykü yerine uzun bir roman yazmak gibi…
Çalışmalarınızda en dikkat çeken özelliklerden biri “yalınlık”. Bu anlamda dikkat ettiğiniz diğer noktalar neler?
Açıkçası; karmaşık şeylerden hoşlanmıyorum. Yaptığım tasarımın işlevsel ve yalın olmasını tercih ediyorum. Trendleri de takip ettiğimi söyleyemem. Aynı şekilde trendlere inanmıyorum da… Kendimi daha çok bir hikaye anlatıcısı gibi görüyorum. Tasarımlarım aracılığıyla yaptığım da bu… Tabii ki her hikaye farklı bir tarz, farklı karakteristikler taşıyor. Ama şöyle özetleyebilirim: Bana insanlar ilham veriyor. Tasarımın konusunun ürün veya mekan olduğu düşünülür hep. Ben onu kullanacak, orada yaşayacak insanlardan ilham alıyor ve onların beklentilerine uygun özellikler ekliyorum. İnsanların o ürün, mekan ya da projeyle olacak farklı hikayesi bana ilham veren şey…
Rönesans Holding tarafından düzenlenen “Sürdürülebilir Geleceği Tasarla” yarışmasının ödül töreni için İstanbul’a geldiniz. “Sürdürülebilir gelecek” sizin için ne ifade ediyor?
Benim projelerimde bu kavram aynı zamanda daha iyi bir yaşama işaret ediyor. Daha konforlu, güzel ve iyi bir yaşamı tasarlamak, benim projelerimin aynı zamanda çıkış noktası. Küresel tasarım dünyasında da bu dönüşümden ve sürdürülebilirliğin etkilerinden bahsetmek mümkün. Gençlerin de bu değişimi yakından izleyebilmesini destekleyen Rönesans Holding’in bu projesine katılma isteğim de bu şekilde oluştu. Şunu da eklemek isterim ki sürdürülebilirlik fikri bir seçenek değil bana göre. Aslında çok basit; yapmazsak öleceğiz, evren de ölecek. Bu nedenle sürdürebilirliğin mecburi bir istikamet olduğu kanısındayım.
“Dijitalleşmeyle birlikte harmanlama yeteneği arttı”
Christophe Pillet Mimar ve Tasarımcı:
“Farklı trendler, sosyal yaşamdaki değişimler ve elbette teknoloji, özellikle de dijitalleşme tasarım dünyasını kökten değiştiriyor. 30 yıl önce bu işe ilk başladığım tasarım dünyasıyla bugünü kıyaslayacak olursak çok büyük değişimler olduğunu kolayca gözlemleyebilirsiniz. Dijitalleşmeyle birlikte tasarımın daha da özgürleştiğini söyleyebilirim… Artık tasarımı kısıtlamak mümkün değil ve bu alan sonsuz bir esnekliğe sahip… Bana ilginç gelen ise dijitalleşmeyle birlikte harmanlama yeteneğimizin artması. Artık tek bir dönemden bahsetmiyoruz, eskiyle yeninin, dünle bugünün harmanlandığı tasarımlar bu şekilde daha çok beliriyor.”
Röportaj: Selin Sayar Tekkuş [email protected]