Biz yaratıcı dünyanın Apple’ıyız!
Biz “Yaratıcı dünyanın Apple’ıyız”… Geçtiğimiz ay Türkiye’yi ziyaret eden DDB Worldwide Yaratıcı Grup Başkanı Amir Kassaei, global network’ün sektördeki konumlandırmasını tam olarak bu sözlerle açıklıyor. Elif Erman’ın sorularını yanıtlayan Kassaei ile yaratıcılık kavramından, teknolojiye ve ödüllere uzanan ilginç bir söyleşi gerçekleştirdik. Amir Kassaei, dünyanın en büyük reklam network’lerinden biri olan DDB Worldwide’ın CCO’su. Diğer bir deyişle Chief Creative Officer’ı, Türkçesi Yaratıcı Süreçlerden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi… Yaptığı iş ve network’de üstlendiği sorumluluk da en az ünvanı kadar dolu dolu ve hayli zorlu… Ajansın dört bir yanındaki DDB ofislerinin yaratıcı süreçlerini yönetiyor, yapılan işlerin ajans kültürüne uygunluğunu kontrol ediyor. Doğrusunu söylemek gerekirse Kassaei ile buluşmaya giderken artık saçları çoktan ağırmış, yaşını başını almış ajans yöneticilerinden birini bekliyorduk. Ancak yanıldık. Çünkü Kassaei, kendisiyle aynı sorumlulukları üstlenen yöneticilerin aksine oldukça genç ve dinamik bir yönetici.
DDB Worldwide’daki göreviniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Aslına bakarsanız görev tanımım oldukça basit. Biz sektörde kendimizi yaratıcı devrimin kurucuları olarak konumluyoruz. Amacımız her zaman sektörün en yaratıcı ve ses getiren ajansı olmak. Benim en önemli görevim ise ajansın yaratıcı süreçlerini bu hedef doğrultusunda yeniden tasarlamak diyebiliriz.
Yeniden tasarlamak derken tam olarak neyi kastediyorsunuz? Yeniden yapılanma durumu mu söz konusu?
Biraz önce de söylediğim gibi DDB dünyada yaratıcı devrimi başlatan ajanstır. Bizi biz yapan bu değerden hiçbir zaman uzaklaşmamamız gerekiyor. Her bir operasyonumuzun sahip olduğumuz güçlü noktaların farkına varması, bunlara odaklanması gerek. Tarihsel mirasımızdan gelen bu gücümüzü arkamıza alarak, fakat içinde yaşadığımız çağın gerçeklerine de uyum sağlayarak yolumuza devam etmek istiyoruz.
Bu süreçlerin yeniden tasarlanmasında teknolojiden nasıl faydalanıyorsunuz?
Teknoloji elbette çok önemli, ancak unutulmamalı teknoloji bir ajans için ancak bir “araç” olabilir. Onu kullanarak yaratıcılığınızı ortaya çıkaracak yeni yöntemler bulabilir, müşterileriniz için çok daha inovatif çözümler üretebilirsiniz. Kabul edelim ki markalar için asıl önemli olan da budur zaten. Sektördeki diğer birçok ajans teknolojiyi daha doğrusu dijital yenilikleri birer “mecra” olarak algılamaya başladı. Ancak biz dijital dünyaya bu gözle bakmıyoruz. Unutmayın ki “teknolojiyi kullanmak” ve “yaratıcı fikir bulmak” birbirinden tamamen bağımsız konulardır. Ve bir ajansın ana görevi yaratıcı fikri ortaya çıkarmaktır. Bu yüzden teknoloji değişse de bizim ana işimiz hiç değişmedi diye düşünüyoruz. Bunu hangi araçları kullanarak yayacağınız işin ikinci boyutu. Ne yazık ki sektör bu konudaki kavram kargaşasını henüz giderebilmiş değil.
Peki, bunu tam olarak nasıl yapıyorsunuz?
Galiba bunu başarmanın en önemli yolu, insanlara gerçekten saygı göstermekten geçiyor. Yani onlara birer “müşteri” ya da “hedef kitle” gözüyle bakıyorsanız baştan hata yapmış oluyorsunuz. Yapılması gereken şey insanları “en iyi arkadaşınız” gibi görmektir. Biz de bunu yapıyoruz. Onlar için vakit kaybı anlamına gelecek çözümler üretmekten kaçınıyoruz. Şimdilerde gündemimizde “sosyal yaratıcılık” diye tabir ettiğimiz bir kavram var.
Sosyal medyayla ilişkilendirdiğiniz bir kavram mı bu?
Hayır değil. Bizim terminolojimizde “sosyal” sözcüğü sadece sosyal medya ya da sosyal ağlar anlamına gelmiyor. Tekrar etmek gerekirse bizim için sosyal medya diye bir şey de yok zaten. Dijitalin bir mecra olduğuna inanmıyoruz. Bizim için sosyal olmak demek insana saygılı olmak demektir. Bu yüzden DDB’deki yaratıcılık anlayışı diğer birçok yerden farklı.
Ajansların yetenekleri söz konusu olduğunda yaratıcılık ve etkililik de oldukça fazla dile getirilir sektörde…
DDB’de ikisi de aynı kapıya çıkar. Bizim yaratıcılık tanımımıza bakarsanız bir iş sorununa akıllı ve daha önce görülmemiş bir çözüm bulmak diyoruz. Bir sorunu çözebiliyorsanız bu etkili olduğunuz anlamına geliyor. Yaratıcı olmak bizim için sanat değil satış becerisi demektir. Ürünleri, hizmetleri, markaları ve kurumları insanlarla ilişkili hale getirmek için yaratıcılığımızı kullanıyoruz.
DDB&Co İstanbul son beş yılda network içindeki en iyi ajans olarak görülüyor. Yaratıcılığa yaklaşımlarına bakarsanız diğer birçok operasyonumuz için harika bir rol model haline geldi. Bu yüzden onları sadece Türkiye operasyonu çerçevesinde değil tüm network çapında değerlendirdiğimde de gerçekten harika işler başardıklarını söyleyebilirim. Ajansı yaratıcılık etrafında nasıl inşa edebiliriz diye soran tüm ajanslarımıza DDB&Co örneğini gösteriyoruz. Türkiye’deki reklam endüstrisini değerlendirecek kadar bilgi sahibi değilim ama ekonomik anlamda gelişen ekonomiye bağlı olarak reklamcılık sektörünün de değiştiğini ve geliştiğini söyleyebilirim. Uluslararası reklam arenasına bakıldığında Türkiye’deki reklam sektörünün oldukça gelişmiş olduğu çok açık.