
İstanbul hem sevda, hem hüzün!
Sebepsiz mi, değil elbette. Herkesin bir nedeni vardır kendince. Benimkisi mi? Bugün neredeyse tamamında uzak durun uyarısı yapılan tüm plajlarında kulaçlamış olmam var denizini. Halkalı, Menekşe, Küçük ve Büyükçekmece, Yeşilköy, Yeşilyurt ve dahi Adalar. İstanbul’dan başka şehir bilmeden büyüdüm ben. Ondandır birkaç gün görmesem denizi, daralır içim…
Şehrin alamet-i farikalarından biri İstanbul Modern Sanatlar Müzesi. Öylesine ilişivermiş Salıpazarı’nın liman bölgesine. 12 yıl olmuş başlangıçtan bugüne. Son sergisi Liman ile bir süreliğine saygıyla veda ediyor limana. Bienal sonrası Paket Postanesine taşınıp Doğuş Grubu’nun Galataport Projesi’yle bölgeyi düzenlemesi sonrası Eczacıbaşı ailesiyle birlikte son teknolojiyle donatılmış olarak dönecek eski yerine.
Sergiyi Levent Çalıkoğlu ve Çelenk Bafra mihmandarlığında geziyoruz. Sadece resim de değil, sanatın pek çok alanında 19. yüzyıldan günümüze İstanbul’un deniz ve limanla ilişkisini ele alan 34 sanatçı ve sanat kolektifinin 200’e yakın eserini kapsıyor sergi.
Çalıkoğlu’na bu kadar özel eseri nasıl topladığını soruyorum, “Aklımda hep Liman konulu bir sergi vardı. İstanbul Liman, Liman İstanbul’dur. Eserlerin nerede olduğunu biliyordum” diyor.
Eserler etkileyici ancak etkilenmenin bir diğer boyutu da serginin kreasyonu.
“Saray Ressamı” Fausto Zonaro. “Kumkapı Ermeni Balıkçılar” koleksiyonuyla Ara Güler, Dalgalı Boğaz’da denizaltılarıyla Ömer Uluç, Yaşar Kemal’in “Deniz Küstü” romanını tuvale yansıtan Abidin Dino, çağına göre ilerde bir teknikle limanı betimleyen 19. yy ressamı Mıgırdıç Melkon ve her birisi görülesi onlarca eser ziyaretçilerini bekliyor. Kaçırmayın, mutlaka gidin.
Sanat evet ama İstanbul Modern bir eğitim kurumudur
Oya Eczacıbaşı 12 yılda 650 bini aşkın çocuğun müzeyi ziyaret ettiğini ve çeşitli atölyelerle sanat eğitiminden geçtiğinin altını önemle çiziyor. Biz de eğitim çalışmalarının amaçlarının ve geldiği aşamanın altını çizelim:
Öğreniyoruz ki Eğitim ve Sosyal Projeler bölümü her yıl atölyeler, rehberli turlar, seminer ve okul programları gibi pek çok başlıkta 100’ü aşkın eğitim programı ve dezavantajlı sosyal gruplarla bedensel ve zihinsel engelli çocuk, genç ve yetişkinler için özel eğitim programı tasarlayıp uyguluyor. Şekerbank’ın desteğiyle gerçekleştirilen “Dokunduğum Renk” görme engelli çocuk ve yetişkinleri sanatla buluşturuyor. “Buluşma”, özel öğrenmeye gereksinim duyan çocuklar için fiziksel, sosyal ve zihinsel bağlamda farklı deneyim alanları yaratıyor. “Buluşma” BASF’nin katkısıyla yapılıyor. Bir başka proje de ekonomik açıdan dar gelir gruplarından ailelere yönelik olarak gerçekleştirilen Anne-Çocuk projesi. 2010 yılında başlatılan projeden yaklaşık 2 bin anne-çocuk faydalanmış.
Pek çok şeyin karanlığa gömüldüğü bir dünyada umudumuz 650 bin çocuğa ulaşan sanat eğitiminin ne denli önemli olduğunu bir kez daha tekrarlamakta fayda var.
CV’sınde “dünya için dertleniyor” yazmayana iyi okul da yok!
Vizyon geniş, misyon ise çok ağır! “Unutmayın Dünya’dan Biz Sorumluyuz!” diyor bir sosyal sorumluluk inisiyatifi olan SosyalBen. Kurucusu Ece Çiftçi ile tam iki arada bir derede denecek kısa bir soluk alma anında buluşuyoruz. Söylemlerin ağırlığına karşın karşımdaki gencecik insan benim için bir o kadar çelişki. Sevgili Ece ile konuştukça özgün fikirlerin yaşanmışlıkla ilgisi olmadığını düşünüyorum.
Ece 14 yaşındayken okullarına gelen bir toplum gönüllüsünden etkileniyor ve “Salonda 300 kişiydik sanırım mesaj bir tek beni yakaladı” diyor. SosyalBen’in iddiasında da olduğu gibi, “Akademik anlamda çok başarılı değildim ama sosyal kaygılarım ve bu alanda yapmak istediklerim vardı. Yoluma sevdiğim alandan devam ettim” diyor. Peki, SosyalBen Derneği ne yapıyor?
Dezavantajlı bölgelerde yaşayan 7-13 yaş aralığındaki çocukların sosyal becerilerini keşfetmeleri ve geliştirmeleri için resim, müzik, icat, yaratıcı yazarlık, dans, tiyatro, sahne sanatları, spor gibi çeşitli atölye ve saha çalışmaları gerçekleştiriyor. Bunu 350 gönüllüsüyle Türkiye’de 54 şehir ve Kamboçya’dan Nepal’e kadar dünyanın dört bir tarafındaki 18 bin öğrenciyle yapıyor.
Elbette hizmetin sürekliliği esas. Bu nedenle sponsor desteğini beklemek yerine fon sağlayabilmek için Türkiye’nin ilk sivil toplum mağazası SosyalBen Store açılmış. Tasarımlar ise gönüllülerden. Ardına bir de SosyalBen Akademi Danışmanlık Hizmeti şirketini kurarak sosyal sorumluluk eğitimi verdikleri bir sosyal girişim kurmuşlar. Sanırım KSS projesi yapmak isteyen Marketing Türkiye okurlarını ilgilendiren bölüm de SosyalBen Akademi tarafı. Akademi, topluma hizmet projelerine önem veren, kurum ve kuruluşlarla öğrencilere, doğru sosyal sorumluluk projeleriyle tanışma, oluşturma ve çalışma konusunda danışmanlık veriyor. Bu danışmanlığı alan öğrenciler Harvard’dan Oxford’a kadar tüm üniversitelerde geçerli bir sertifikaya sahip oluyor.
SosyalBen’li gençler artmalı diyorum çünkü ülke ve dünya gençliği için dertleniyorlar. Eh, eğer dünya kurtulacaksa bu gençler kurtaracak demektir. Ece Çiftçi’ye gelince; Harvard ve Oxford gel bizde oku demiş, UN pek çok etkinlikte ve ülkede onu sahneye davet etmiş ve misyon yüklemiş. Eminim Ece’yi uluslararası platformda başarılarıyla göreceğiz.
SosyalBen Derneği ile ilgili daha çok öğrenmek isteyenler için link de burada: sosyalben.com
Bu topraklardan dünya çapında sanatçı çıkar mı, çıkar!
Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV), kuruluş tarihi 1994’ten beri, “Ülkemizde doğuştan yetenekli on binlerce genç var” diyor. Söylemekle kalmayıp eğitim, öğrenim, kültür ve sanat alanlarında 15 bin gence karşılıksız burs veriyor. Bu kapsamda “Harika Yetenekler Projesi” ile 2009’dan bu yana başta müzik olmak üzere resim ve edebiyat gibi kültür ve sanat alanında yetenekli gençleri destekliyor. Kutup Yıldızı adıyla anılan destekçileri ise her birisi kültür ve sanat dünyamızın devleri. Bazılarını rahmetle andığımız Kutup Yıldızları’nı Nebil Özgentürk’ün sesinden tanıdık. Kenter Kardeşler, Burhan Doğançay, Yaşar Kemal, Ara Güler, Halil İnalcık, Fazıl Say ve Aleattin Asna da Kutup Yıldızlarından.
Müzik eğitimleri süren üstün yetenekli 37 gençten on birini “f24 Genç Yetenek Konseri”nde dinleme şansım oldu. Her birinin çalarken enstrümanlarıyla bütünleştiğine şahit oldum. Zuhal Olcay’ı yorumda, Halit Ergenç’i ise bir Nazım Hikmet şiirinde dinlemek geceyi unutulmaz kıldı.
Kısaca anlatmak istediğim, ÇEV’in eğer olanak verilirse bu topraklardan da dünya ölçeğinde sanatçıların yetişeceğine olan güçlü inancına tanıklık ettiğim. Elbette Kutup Yıldızları’nın sayısı artıp ÇEV gibi kültür-sanat çok önemlidir diyen STK’ların ısrarı olduğu sürece bu inanç hayat da bulacak.
Gecenin ana destekçisi QNB Finasbank’tı. Zorlu PSM, Allaturka ve Medyaevi de gönüllü destekçiler arasında yer alıyor. ÇEV’e ait bir projeye ilk kez davet edildim ve sahiplendiği çalışmaları örgülenme ve sürdürülebilir olması açısından çok anlamlı buldum. “Desteklenirlerse dünya çapında sanatçılar bu topraklardan da çıkar” söylemlerine de yürekten katılıyorum.