Mülkiyet değil gönüllü korumacılık
Galatasaray Meydanı’nda dört yıl boyunca kendini tahta perdelerin gerisinde sakladı. Eylül 2017’de karşımıza yepyeni bir anlayışla çıktı. Yapı Kredi Kültür Sanat binasındaki yenilenmeyi binanın yenileştirilmesinden ziyade tüm galerileriyle yeni kullanım anlayışında anlatmak doğru olur. Bu nedenle yenilendi demek sanırım yapılagelenleri anlatmakta yetersiz kalacaktır. Çünkü Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Genel Müdürü Tülay Güngen binadaki işlevsel potansiyeli anlatırken heyecanlanıyor ve pek çok fikir kendiliğinden ürüyor.
Binanın iki cepheli ender İstiklal yapılarından biri olduğu, bu cephelerin içten dışa, dıştan içe görünürlük sağlayarak mekanı ferahlattığı, kamusal kullanım alanını genişleterek meydana nefes aldırdığı ve daha davetkar olduğu pek çok kez yazılı. Ayrıca İhsan Koman’ın insan kucaklaşmasını, sevgisini” anlattığı Akdeniz heykeliyle Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle YKB tarafından sanatçı Şadi Çalık’a yaptırılan meydandaki heykelin birbirlerini bu sevgiyle kucakladıkları karşılıklı konumlamaları da yazıldı.
Marketing Türkiye tarafından 2017 Ekimde yayınlanan bir araştırmada marka değerini araştırdığımız İstanbul ilçeleri arasında Beyoğlu ilk sırada yer alıyordu. YKKS’nin açılması caddeye yeni bir soluk ve beraberinde umut da getirdi. Beyoğlu’nda bu tür kültür, sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak ortamların artması semtin eski görkemli günlerine dönmesinde kuşkusuz etkili olacak.
Yapı Kredi Kültür Sanat binası, 80 bin kitaplık kütüphanesi, büyütülmüş sergi alanı, bir anda kendinizi içinde bulacağınız kitapevi, yazar söyleşileri için küçük ve konferanslar için görece büyük salonlar çok amaçlı kullanıma uygun tasarlanmış. Binanın yenileme çalışmaları TEĞET Mimarlık tarafından kentsel hafızanın sürekliliği temel alınarak yapılmış.
“Değerli kültürel ve tarihi objeler korunmalı” iç görüsünün gerisinde YKB’nin kurucusu Rahmetli Kazım Taşkent’in sağduyulu yaklaşımı var. Tülay Güngen, ilk serginin 1964 yılında açıldığını1996 yılında tüm kültür ve sanat çalışmalarının konsolide edilerek Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları altında birleştirildiğini söylüyor. 50 yılı aşkın bir süredir faaliyetlerine devam eden YKKS pek çok farklı etkinliğe bir platform olarak da hizmet sunuyor.
Şimdilerde sofistike bir ortamda tablolarla her çağdan sikkeler Sarmal adı verilen sergide yan yana tarihe ışık tutuyor. Kütüphanede sergilenen her biri hazine değerinde orijinal usta işi el yazma kitaplar Kazım Taşkent’i bir kez daha saygı ve rahmetle anmamıza neden oluyor. Bir gösteri şölenine dönüşen sergide her birisinin önünde saatlerce kalınabilecek değerli parçalar var. Beni en çok Avrupa’da bir eskicide tesadüfen bulunan Estergon Kalesi Sancağı etkiledi. Tüm görkemiyle galerinin bir duvarını doldururken o eski günlerindeki azametinde. O günün koşullarında sadece Japonya’da tamir edilebileceği için bir görevliyle aylar süren bir seyahate gönderilmiş sancak. İşte bu tam bir korumacılıktır.
Sarmal’da birbirine sarılmış yaşamlar!
Hem yeni hem de eski kuşaktan ressamlar ve fotografçılarla yakın tarihimize tanıklık eden görsellerin sizinle konuştuğunu hissediyorsunuz. Çelişkiler, acılar ve günlük yaşam hepsi bir arada. Bazı çalışmalara hiç yabancı olmadığınızı görüp içiniz burkulurken kim olduğumuzu nereye gittiğimizi de görebiliyorsunuz. İşte sizin için Saemal’dan seçtiklerim. Ama daha iyisi için siz gidin sergiyi bir güzel gezin.
Tahir ile Zühre: Padişah kızı Zühre ile vezir oğlu Tahir’in birbirlerini sevdikleri halde kavuşamayışlarını, sonunda birlikte intihar edişlerini anlatan bir Türk halk hikayesidir. Karagöz’de mutlu sona bağlanır. Kar-ı kadim yani eski, klasik Karagöz fasıllarından biridir. Tahir ile Zühre oyununda Tahir, Karagöz oyununun başlıca kişilerinden çelebi olarak da anılır ve çelebi tasviriyle de temsil edilir. Zühre, Zühre’nin anası ve Arap Halayık, zenne figürleri arasında yer alır. Oyunun sonlarına doğru perdeye giren Seymenbaşı ise Arnavut’tur. Zühre’nin babası geçici, ikincil kişilerdendir.
Estergon Kalesi Sancağı: Saltanat sancakları olsun, ordu ve kale sancakları olsun hepsinin kendine ait renkleri ve motifleri vardı. Kumaşlar açık hava şartlarına dayanacak güçte iplikten yapılırdı. Yapı Kredi Koleksiyonu’nda bulunan Estergon Kalesi Sancağı’nın da atkısı ve çözgüsü ipekten örülmüştür ve atkı iplikleri daha kalındır. Sancağın eni 190 cm, boyu 330 cm.’dir. Ana rengi kırmızıdır ve yeşil bantlar kırmızıya dikilerek ve işlenerek bütünleştirilmiştir. Sancak; Zülfikar denilen efsanevi kılıç, iç içe geçmiş Mühr-i Süleyman ve çeşitli pozisyonlarda lale motifleriyle süslüdür.
Bosna’daki Etnik Temizliğe Ağıt: Erol Akyavaş’ın Bosna dramına yönelik bir çalışması. Serigrafi baskıdır, 50 adet basılmış, sergilenen baskı 4.südür.
Savaş Ti Borusu: Sanatçısı Ali Cabbar’dır. Otoportre niteliğindeki bu eserde sanatçı “En büyük savaşımızı kendimizle yaparız” demek istemektedir. Cabbar bu eserde kendisiyle yaptığı büyük savaşta kazananın olmayacağını vurgularken, aslında insanın kendisini sevmesini öğütler.
Tatbikat: Sanatçısı 1940-50’li yıllarda önemli bir gazeteci ve fotograf olan Selahattin Giz’dir. Bankamızın Koleksiyonu’nda 30.000 adet fotoğrafı bulunmaktadır. Bu fotoğraflardan birisi olan “Tatbikat“da Eminönü Meydanı’nda 6-7 metre uzunluğunda bir füze ve etrafında yan yana insanlar görülür. Selahattin Giz İstanbul’u karadan, denizden,uçaktan en güzel şekilde resimleyen önemli bir fotoğraf sanaçısı olarak fotoğraf tarihine geçmiştir.
Viyana Kuşatması: Sanatçısı Francesco Casanova’dır. Eser sanatçıya, Avusturya Düşesi tarafından 8 adet sipariş edilmiştir. Kurucumuz Kazım Taşkent bunlardan 2 tanesini milli duygularla New York’tan satın alıp buraya getirmiştir. Banka koleksiyonundaki en eski tarihli eserdir(1750).
İftar Sofrası: Sanatçısı Hoca Ali Rıza’dır. Hoca Ali Rıza, Asker Ressamlar Kuşağı’nın önemli temsilcilerindendir. Genelde peyzajlarıyla tanınan sanatçının yaptığı bu resim en büyük ve en güzel natürmort’udur.
Feraceli Kadınlar: Sanatçısı Osman Hamdi Bey’dir. Şehzade Camii önünde gezintiye çıkan kadınları konu alan bu resimde, kadınların üzerlerindeki ipekten yapılmış kenarları dantelli rengarenk feraceler dikkat çekicidir. Ellerinde bulunan yine dantelli ve feracelerini tamamlayan renklerde zarif şemsiyeleri ve yanlarında yardımcıları ile o dönemin gözde semtlerinden Şehzadebaşı’nda gezinen varlıklı kadınlar ve arka plandaki satıcılarla kompozisyon oluşur.
Osman Hamdi Bey, Batılı meslektaşları gibi figüratif resmi yapan ilk Türk Sanatçıdır. Güzel Sanatlar Akademisi (MSGSÜ) ve İstanbul Arkeoloji Müzesini kuran çok değerli kültür insanıdır. Eserleri günümüzde paha biçilemez düzeydedir. Feraceli Kadınlar Tablosu sanatçının yaptığı önemli eserlerdendir.
Kan Davası Kurban Babam: Sanatçısı İbrahim Balaban’dır. Nazım Hikmet ile Bursa’da aynı hapishanede kan davasından yatan Balaban’a Nazım Hikmet (annesi Celile Hikmet ve kendisi de resim yapar) resim malzemeleri ve kitaplar verir ve resim yapmayı öğretir. Balaban kendisinin hapse düşme nedeni olan babasının öldürülüş hikayesini “Kan Davası Kurban Babam“ adıyla 1950 yılında resimleyerek kan davasına tepkisini ve isyanını resimler. Enteresan bir şekilde Balaban’ın kan davasından hapse düşmesi ve Nazım Hikmet ile tanışması, onun ileride büyük bir ressam olmasına vesile olmuştur.